Silahla baraj aşılmaz!

A -
A +

Ankara Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şubesi'ndeki paralel polisler 2009-2013 yılları arasında beni ve gazetemizin Ankara bürosunu dinlemişler. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, bu usulsüz dinlemelerle ilgili iddianameyi düzenledi ve Ankara 8'inci Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderdi.

Bizleri farklı isimlerle dinlemişler. Çıkar amaçlı suç örgütleri ile irtibatlandırarak dinleme kararı almışlar. Bizi kim adına, ne maksatla dinlediniz? Savcı, bu dinlemeyi kendilerini "hizmet hareketi" olarak adlandıran yapıya hizmet eden polislerin yaptığını söylüyor ve "Kendilerinden görmedikleri insanlara karşı baskı ve sindirme yöntemi olarak kullanmak için bu yasa dışı dinlemeleri yaptılar" diyor.

Bu yasa dışı usulsüz dinlemelerin hesabını yargıya vereceksiniz. Bu hesap kolay. Peki öbür dünyada bunun hesabını nasıl vereceksiniz? Bu çetenin elebaşlarına Rabbim sormayacak mı? "Yan yana secdeye durduğun, birlikte yiyip içtiğin, seni arkadaş-kardeş olarak gören, mahremine girmene izin veren ve maddi-manevi her türlü desteği aldığın mümin kardeşine neden tuzak kurdun?" Allah-peygamber sözlerini ağzından düşürmeyen birisi Müslüman kardeşlerine tuzak kurabilir mi? İyi ki sizden değilmişiz. Çünkü kardeşlerine böyle bir tuzak kuran birileri Müslüman olamazlar! Olsa olsa inançlarımızı kendi hedefleri için araç olarak kullanan sahte Müslümanlar olabilirler. Bizi iyi kandırdınız, aldattınız. Rabbimi nasıl kandıracaksınız? Mavi Marmara gemisiyle ilgili açıklama yaptığınızda fark ettik sizi. MİT TIR'ları olayında ülkemizde kimlerin taşeronluğunu yaptığınız tartışmasız bir biçimde ortaya çıktı. Çok şükür ki bundan böyle hiçbir Müslümanı kandıramayacaksınız. Gün geçtikçe, geçmiş defterler-dosyalar aralandıkça gerçek kimliğiniz ve niyetiniz ortaya çıkıyor. Benim üzüldüğüm nokta, bizim gibi kandırdığınız-gözünüzü boyadığınız bazı saf müminlerin-mütedeyyinlerin hâlâ sizin gerçek yüzünüzü görememiş olmalarıdır. Değerli kardeşlerim, uyanın artık ve bu ahlaksızlara sorun: "Bu insanları niye dinlediniz? Ülkenin Başbakanını-Bakanlarını-Genelkurmay Başkanını neden dinlediniz? Bu dinlemelerden elde ettiğiniz bilgileri MOSSAD'a, CIA'ya, başka hangi servislere ve devletlere servis ettiniz? Siz kimin maşasısınız? Sizi yöneten üst akıl kim?.."
Bu yapının millî ve yerli olmadığı ortaya çıktı. Belli ki bazı küresel aktörler bu yapıyı kullanarak Türkiye'yi istedikleri gibi yönetmek ve yönlendirmek istediler. Ama ellerini açık ettiler, yakalandılar. Akli melekeleri yerinde olan ve vicdan sahibi-iman sahibi hiçbir Müslüman tüm ortaya çıkan bu ihanetlerden-rezilliklerden sonra bunların peşinden gitmez. Tüm olup bitenden sonra bunlarla devam edenlerin de herhalde bir açmazları vardır...

DEMİRTAŞ YALPALIYOR

Ağrı Diyadin'de vatandaşların da katıldığı ağaç dikme etkinliği için önlem alan askerlere PKK'lı teröristlerin ateş açmasıyla başlayan çatışmalarda 1'i üsteğmen 3'i uzman 4 askerimiz yaralandı. 12 saat süren çatışmalar bitene kadar Türkiye yüreğini tutup Diyadin'den gelecek haberlere kilitlendi. Türkiye'nin seçime gittiği bir ortamda birileri dağda-kırsalda ellerinde silahla geziyorlar ve oy kullanacak halka silahla, baskıyla mesaj veriyorlar, milleti baskı altında tutmaya, korku salmaya çalışıyorlar. HDP Eş Genel Başkanı, bir yandan Türkiyelileşme söylemiyle Batı'da oy hesabı yapıyor, Alevi adaylar göstererek Alevi vatandaşlarımızın gözlerini boyamaya çalışıyor, bir yandan da Doğu'da PKK şiddetini teşvik edici açıklamalar yaparak vatandaşı baskı altına almaya çalışıyor. Çözüm sürecinin başarılı olmasını gerçekte istemeyen ve İmralı'ya rağmen Kandil'le paralel hareket eden ve Kandil'in sözcülüğünü yapan Selahattin Demirtaş, Ağrı'daki silahlı saldırıyı kınayamadı, kınamadı. Madem çözüm süreci yürüyor; madem barış istiyoruz, madem PKK silahlarını gömecek ülkemizin dağlarında eli silahlı bu bölücüler ne geziyor?

Saldırıdan sonra Demirtaş, "Oradaki çatışma nasıl olmuş. Bence iki tarafın da tatmin edici bir açıklama yapması lazım" sözleriyle terör örgütünü Genelkurmay'la eşit düzeyde taraflardan biri olarak ilan edecek kadar saçmaladı. Demirtaş çözüm sürecinde her kritik aşamaya gelindiğinde süreci provoke eden açıklamalarıyla ünlü. 6-7 Ekim'de meydana gelen ve 54 insanımızın ölümüyle sonuçlanan olayların ateşleyicisi Demirtaş'tır.

Çözüm sürecinin sağladığı barış ve güven ortamı sayesinde bölgede PKK'nın baskısından kurtulan vatandaşların 7 Haziran'da HDP'ye oy vermeyeceği endişesiyle seçime 2 ay kala terör örgütü bölge insanına namluyu gösterdi. PKK, "Biz buradayız, silah bırakmadık. Hemen yanı başınızdayız. Seçimde yanlış yapmayın" mesajının ilkini verdi. Ama güvenlik güçleri ve Genelkurmay da vatandaşa "Güven ve huzur içinde oyunuzu kullanın. Sizin her türlü güvenliğinizi sağlayacağız. Özgür iradenize ipotek konulmasına izin vermeyeceğiz. Seçim güvenliğini sağlayacağız" mesajını verdi. Demirtaş, Genelkurmay'ın bu açıklamasına, "Genelkurmay AKP'ye çalışmasın. TSK bu ülkenin ordusudur, bir partinin ordusu değil" cevabını verdi. TSK herhangi bir partinin değil milletin ordusudur. Keşke, Türkiyelileşme diye gözümüzü boyamaya çalışan HDP de PKK terör örgütünün partisi olmak yerine Türkiye'nin, milletin partisi olmaya çalışsa. HDP bırakın milletin partisi olmayı, PKK'nın esaretinden kurtulup Kürt kardeşlerimizin bile partisi olamadı. HDP, Kandil'in siyasetindeki maşası olmaktan öteye gidemedi. Silahtan, şiddetten, terör örgütünden medet uman bir siyasi parti bu ülkede asla barajı aşamaz. Kimse kuzu postuna bürünmüş bu çakalları bize barışçı demokrat diye yutturmasın. Kimse bize ve Türkiye'ye rol yapan bu bölücüleri siyasetçi diye pazarlamasın. Bunlar Kandil'in maşaları. Kandil'in kimlerin maşası olduğunu biliyorsunuz. "Gelin oy verin bunlar asla gelmesinler."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.