4 aylık kaybın vebali kime ait?

A -
A +
Terör örgütü PKK dün yine Şemdinli'de yol kesti. Örgütün yol kestiğini gören iki sivil vatandaş geri dönmek isteyince aracı taramışlar. Yöre halkından olan sivillerden biri öldü diğeri yaralandı. Allah rahmet eylesin. Görüldüğü gibi PKK terör örgütü o bölgede hiçbir ayrım yapmadan kendileri gibi düşünmeyen herkesi katlediyor. Seçim sandığı yaklaştıkça HDP'nin akıl hocaları yeni stratejiler geliştiriyorlar. Bölgede PKK'nın ve KCK'nın baskısından bunalıp yavaş yavaş sesini yükseltmeye başlayan yöre halkının ve PKK'ya karşı çıkan solcuların oyunu almak için yeni bir algı oluşturmanın peşindeler. Bu algıyı yörede el altından fısıltı gazetesi ile yayıyorlar. "Kürt halkının tek şansı HDP'dir. HDP olmazsa buralar PKK'ya kalır. Bize oy verin, güçlenelim ve birlikte PKK'ya karşı çıkalım" diye fısıltı gazetesini çalıştırıyorlar. Bu gerçek düşünceleri değil. Takiye yapıyorlar. Yöre halkını ve sol seçmeni kandırmaya çalışıyorlar. HDP'nin yönetim kadrosu PKK'nın emrinden çıkmaz. Onlar, PKK'nın izni olmadan hiçbir adım atmazlar. Kimse, sandığın korkusuyla yapılan göstermelik kınamalara inanmasın. HDP, PKK'nın siyasi uzantısıdır ve PKK'nın silahlı şiddetinin desteği ile siyaset yapmaktadır. Kimse bu oyunlara kanmasın. 

Başbakan Davutoğlu'nun bakanlık teklifini kabul eden Tuğrul Türkeş'i Sayın Bahçeli, MHP'den ihraç ettirdi. Tuğrul Bey, rahmetli Başbuğ'un oğlu. Başbuğ'un oğlunu partiden ihraç etmek şık olmadı. Sayın Bahçeli kendisi gibi düşünmeyen hiç kimseye partide hayat hakkı tanımıyor maalesef. 'Türkeş' soyadını taşıyan birisini bu kadar kolay harcamak doğru değil. Önceki gün Sayın Bahçeli'yi bir basın toplantısında izledim. Anlı-şanlı bir haber kanalımız soru-cevap tarzında geçen basın toplantısını ilginç bir şekilde canlı yayınladı-hem de ana haber saatinde. Koza-İpek grubuna MASAK tarafından yapılan operasyona ilişkin soruya cevap verirken şaşırttı beni Sayın Bahçeli. Bir yandan basın-yayın organlarının bir bölümüne AK Parti hükümetinin ve Cumhurbaşkanlığının baskı yaptığını iddia ediyor ve bu durumu basın ve ifade özgürlüğüne aykırı bulduğunu açıklayıp ağır eleştiriler getiriyor. Diğer taraftan da AK Parti'yi ve Cumhurbaşkanını destekleyen medyaya tehdit mesajları savuruyor. Eleştirdiğini kendisi yapıyor. MHP lideri ve onu taklit eden yardımcıları bu tehdit dilini ve üslubunu derhal terk etmelidirler. Kimse onların bu tehditlerinden korkmuyor. İsminin önünde profesör titri olan bir yardımcısı sosyal medyadan bizlere hakaret ve tehditler yağdırıyor. Yazıklar olsun. Siz misiniz bu ülkenin yönetimine talip olan insanlar? Ülkücü edeplidir, az konuşur. Ahlaklıdır. Ağzı ve kalbi temizdir. Ağzından çıkanı kulağı duyar. Ama tabii ki tüm MHP'liler ülkücü değildir. Her ülkücü de MHP'li değildir. Bu tehditleriniz bize vız gelir tırıs gider.

İzlediğim basın toplantısında terörün tırmanışa geçtiği bu ortamda seçime gitmenin yanlış olduğunu söyleyen Bahçeli; "Güya MHP hayırcıymış. Davutoğlu MHP'nin 4 şartını kabul etseydi koalisyon kurulurdu" diyor. Ben de Sayın Bahçeli'ye soruyorum; farz edelim ki söyledikleriniz doğru. Diyelim ki AK Parti Cumhurbaşkanı'nın kellesini istediğiniz madde nedeniyle önerilerinizi kabul etmedi ve Hükümet kurulamadı. Peki, CHP size Başbakanlık dahil her şeyi teklif etti. Onlarla koalisyon kursaydınız da ülkemiz bu terör ortamında seçime gitmeseydi? Size başka bir soru daha; siz Cumhurbaşkanının evladını isterken hiçbir AK Partilinin buna asla 'evet' demeyeceğini bilmiyor muydunuz sanki? Siz bu koalisyonu baştan engellemek için koymadınız mı bu maddeyi? Kusura bakmayın ama ben de herkes gibi her şeye 'hayır' dediğinize inanıyorum. Sizin inadınız ve 'hayır'larınız yüzünden tekrar seçime gittiğimizi düşünüyorum. Bu işin vebali sizin omuzlarınızdadır. 'Hayır'ınızda 'hayır' var mı yok mu 1 Kasım'da hep birlikte göreceğiz. 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.