Kılıçdaroğlu’nun "Erdoğan saplantısı"

A -
A +

Geçtiğimiz hafta CHP lideri Sayın Kılıçdaroğlu’nun gazetelerin Ankara temsilcileri için düzenlediği kahvaltıya katıldım. Genelde ben CHP’nin etkinliklerine davet edilmiyorum. Ama bu kez meslektaşımız CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu bizzat herkesi arayarak ve hiçbir ayırım yapmadan hepimizi davet etti. Enis beyin davetini hiçbir meslektaşımız geri çevirmez. Ayrıca CHP basın danışmanlığına da basın camiasında herkesin sevdiği isimler getirilmiş. Belli ki CHP’nin bundan böyle basınla ilişkileri daha iyi olacak.


Kahvaltılı sohbette Kemal Bey önce 7 Haziran ve 1 Kasım seçimleri dahil genel bir değerlendirme yaptı. 2016’ya ilişkin düşüncelerini paylaştı. Yeni anayasa için 30 Aralık’ta kendilerini ziyarete gelecek olan Başbakan Davutoğlu’na hangi başlıklarda neler söyleyeceklerini aktardı. Bu detayları haberleştirip yayınladık. Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin öncelikli sorun alanı olarak darbe hukukunun sona erdirilmesi ve yeni bir anayasa yapılması, dış politika, ekonomi, eğitim, terör sorunu ve toplumsal barış olarak sıraladı. Aslında kendisinin öncelediği bu başlıkların neredeyse tamamı hükümetin eylem planında ve hükümet programında var. Ama ciddi yaklaşım farkları var. Kemal Bey’in bazı eleştirilerinde haklılık payı var. Mesela hukuk sistemimizle ilgili eleştirileri herkesin ortak derdi. Ama Kemal Bey’e asla katılmadığım noktalar da var. Mesela Türkiye’nin dış politikasının şu anda mezhep endeksli olduğunu söylemesi Türkiye’ye büyük haksızlık. Türkiye’de 14 yıldır aynı parti iktidarda. Bu politikaları oluşturan aktörler daha birkaç yıl önce ABD dahil tüm müttefiklerini karşısına alarak nükleer programı konusunda İran’ın yanında yer aldı. Aynı şekilde Irak’ın yeniden imarı ve toprak bütünlüğünün korunması için gayret sarf etti.

Batı dünyasının alaşağı etmek istediği Esad’a reform yapması için zaman tanınmasını sağladı. Ne zamana kadar? Ta ki Esad Suriye halkının taleplerine tanklarla-bombalarla cevap verinceye kadar. İslam dünyasında bir mezhep kavgasının yaşanmaması için bu kadroların ciddi çabaları oldu.

Diğer yandan Kemal Bey, parlamenter sistemin Türkiye için ideal sistem olduğunu, aslında Sayın Başbakan dahil kimsenin ‘başkanlık sistemi’ istemediğini, sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘başkanlık sistemi’ talebi olduğunu söyledi. Bu tespitlere katılmak mümkün değil. Parlamenter sistemin bizim için en ideal sistem olduğu bana göre yanlış. Dünyanın en gelişmiş ekonomilerinde ya ‘başkanlık’ ya da ‘yarı başkanlık’ sistemi var. ‘Başkanlık sistemi’nin bizim gibi hızlı büyümeye ve gelişmeye ihtiyacı olan ülkeler için daha uygun olduğunu düşünüyorum. Yapılan kamuoyu araştırmalarına göre ‘başkanlık sistemi’ni Sayın Cumhurbaşkanı’nın tek başına istemediği de açık. Kemal Bey’in “Başkanlık sistemini Başbakan da istemiyor” tarzındaki tamamen Cumhurbaşkanı ile Başbakan’ın ilişkilerini bozmaya yönelik manevrası da komik. Başbakan bu konuyu seçim beyannamesine koydu. Başbakanla Cumhurbaşkanı ‘başkanlık sistemi’ konusunda aynı noktadalar. Sadece Başbakan bunun zamanlaması ile ilgili tereddütler taşıyor olabilir. “Bunu Başbakan da istemiyor” diye sunmak doğru değil. Parlamenter sistemden yana olduklarını belirtmelerinin ardından “ama Sayın Başbakan’ın nasıl bir ‘Başkanlık sistemi’ istediklerini kendisinden duyduktan sonra bu konudaki düşüncelerimizi söyleyeceğiz” diyen Kılıçdaroğlu ‘başkanlık sistemi’ konusunda açık kapı bırakıyor. “Sayın Erdoğan’ın her yeri yöneteceği bir model var kafalarında” sözü Kemal Bey’in ‘başkanlık sistemi’ne karşı çıkmasının gerçek sebebini ortaya koyuyor. İzlediğim, gözlemlediğim Kılıçdaroğlu’nda bir ‘Erdoğan takıntısı-saplantısı’ var. Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan gelen bir öneri peşinen, incelenmeden, tartışılmadan reddediliyor. Sayın Cumhurbaşkanının ismi geçtiğinde ‘kırmızı görmüş boğa’ gibi oluyorlar. Sayın Erdoğan’dan defalarca siyasi yenilgi alan bu siyasetçiler onun artık Devlet Başkanı olduğunu unutuyorlar. Türkiye’ye yarayıp, yaramadığına bakmaksızın sadece “Erdoğan’ın da işine yarayabilir” düşüncesiyle ‘başkanlık sistemi’ne karşı çıkıyorlar.

Kemal Bey ve CHP’nin bu ‘Erdoğan takıntısı’ndan kurtulması gerekiyor. Sayın Erdoğan yüzde 52 halkoyu ile seçilmiş bir Devlet Başkanı. Türk halkı Erdoğan’ı seviyor. CHP saldırdıkça millet ona sahip çıkma gereği duyuyor. CHP’nin normalleşmesi ve bu paranoyadan kurtulması gerekiyor. Sayın Kılıçdaroğlu’nun AB reformlarına koşulsuz destek sözü ile Anayasa değişikliği konusunda daha önce üzerinde uzlaşılan 60-65 maddenin Meclis’ten geçirilebileceğini söylemesi bizi umutlandıran açıklamalar. Eğer Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Davutoğlu ile yapacağı görüşmeye ‘Erdoğan saplantısı’ ile girerse o görüşmeden bir sonuç çıkmaz. Böyle bir fırsat heba olmasın.

Ey enteller, ey sahte barış elçileri, ey çakma aydınlar gördünüz mü HDP’yi Türkiye partisi yapacak bebek yüzlü ozan Selahattin’in neler yaptığını? Neler sayıkladığını duydunuz mu? Keşke haklı çıkmasaydık. İradesi dağın elinde olan birinden başka ne beklenir ki?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.