Hayret ve nihayet!..

A -
A +

Evet, "Galatasaray yüzlerce yıllık bir kökün üzerine kurulmuş" bir kulüptür; ama "kulübün ayakta kalması, kurumsallaşma yarışından kopmayarak sporda en ön sıralarda bulunması", altını çok kalın çizgilerle çiziyorum; yönetim ve karar mekanizmalarının, "teknoloji ve zamanla yarışma" yarışına uyum sağlamasına bağlıdır!.." 
Ve ne yazık ki, "sporun en  yaygın branşlarının ülkemize gelmesine ve yapılanmasına öncülük etmiş", Galatasaray, "bu yarışta gerilerde kalmaya başlamıştır"; zira, yönetim başta karar mekanizmaları "çok ağır işlemekte", zamanın ve teknolojinin "ne kadar önemli olduğunu" algılamaz bir görüntü vermektedir!..
Galatasaray'a "yapmadığını bırakmamış, büyük zararlar vermiş" bir işletmeciyi bile "kulüpten ihraç etmek" yıllar almıştır; olacak şey mi?..
Kimdir bu "Galatasaray Adası'nı Suada yapan" Mehmet Koçarslan; onca genel kurul kararına, onca Divan Kurulu tavsiyesine rağmen, "kulüpten bugünlere kadar ihraç edilememesinin arkasında" kimler vardır ve "neden" vardırlar?..
Neden Divan Kurulu'nda "bu konuda konuşmak için söz alan" hem de hukukçu bir Divan Kurulu üyesini "konuşturmamak için" Divan Kurulu Başkanı "Tüzüğün Divan Kurulu maddelerini de paspas ederek", onca gayret sarf etmiştir?..
Bu zat, kongrenin yapıldığı mekanın bahçesinde bir yanında İnan Kıraç ve bir yanında Ünal Aysal olarak gazetecilere nasıl poz verebilmiş ve de gazetelere kadar akseden şekli ile "birkaç yüz üyenin aidatını toplu hâlde cebinden yatırdığı" haberleri yalanlanamamıştır?..
Galatasaray "böyle" yönetilemez; bu dedikodulardan, belki de iftiralardan, ama içlerinde olan bazı "çirkin" doğrulardan da kısa sürede temizlenmelidir ve işte bu sebeple de artık "bu temizliği yapacak Galatasaraylılar" karar mekanizmalarının başına geçmeli ve direksiyona hakim olmalıdırlar!..
Öncelikle de, "Galatasaray'ın hayat memat meselesi olan mali konuların, gayrimenkullerin değerlendirilmesinin görüşüleceği toplantıya 2000 üyeden sadece 200'ünün gelebildiği" Divan Kurulu'nu "yeniden dizayn edecek" tüzük değişikliği hemen yapılmalıdır!..
Orası, "en hayati konularda bile üyelere yeterli söz hakkı zamanını tanımayan", hem de Galatasaray Başkanı'nın 5 yıldızlı otelinde yapılan toplantıda "hava sıcaklığının bunaltıcılığını bahane ederek", toplantıyı üye sözleri kesip biçerek bitiren Divan Kurulu Başkanlarının çiftliği değildir; böyle gelmiş, böyle giden "bu köhnemiş sürece" son verilmelidir!..
Galatasaraylılar uyanın, Divan Kurulları toplantılarınızı "çay, kahve içilip, sohbet edilen bir yer görüntüsüne dönüştüren" bu  tabloyu değiştirin; Galatasaray'a yakışacak bir Divan Kurulu tablosunu ortaya çıkarın; yoksa, "Galatasaray elden gidiyor"; herkesin haberi ola!..

Galatasaray'a yakışmayan TV!..

Artık "Canım sıkılmasın, üzülmeyeyim" diye Digitürk'te 75 nolu kanalı neredeyse tıklamaz oldum; eğer spor yazmasam, Galatasaray yazmasam, tıklamayacağım. Çünkü "GS TV" adlı o kanal, "Galatasaray'a yakışmaz" ve "seyredilmez" hâle geldi, getirildi!..
"Gazetecilik / TV'cilik, hatta Galatasaray unutuldu. Artık, "Galatasaray Başkanlarına, yönetimlerine şakşakçılık yapan", dahası "bu şakşakçılığı da seviyeyi iyice düşürerek yapan", bitmedi; "ekrandaki koltuklara 'başkanlara ve yönetimlere göre' seçilmiş belirli kişilerin oturtuldu ve konuşturulduğu" bir "güdümlü tekrar  kanalı var" ortada!..
Kimse kusura bakmasın, bazıları "Türkçeyi doğru dürüst konuşamayan, telaffuz edemeyen, belli ve ezberlenmiş, dahası bayatlamış birkaç sorudan başka soru soramayan", bitmedi bazıları "renkli filmlerin ilk zamanlarındaki kadın sanatçılar gibi makyaj yapmış" sunucuların ekranlara çıkarıldığı bir "yarı amatör, yarım yamalak profesyonel" gösteri mekanı hâline getirilmiş bir kanal ile karşı karşıyayız!..
7 / 24 arası bile "tekrarlarla, ezberlenmiş programların  tanıtımı (!) ile doldurulan ve izleyicisine "bir gram bal vermek için, bir kilo keçi boynuzu yedirilen" bir kanal!..
Ekranın altındaki "haber kuşağı" bir felaket. İşte onca örneğin içinden bir tanesi; "Galatasaray'ın bilmem kaç yaş altı falanca takımı, rakibi filanca takımını …" dikkat ediniz; "… bilmem kaç bilmem kaç galip etti" yazısı, evet "… galip etti" yazısı saatlerce dönüyor, okuyan, düzelten yok!..
Dahası, "iki gün öncesinin bayatlamış haberleri" sanki Galatasaray'da, ülkede, dünyada "taze spor haberi kalmamış gibi" döndürülüyor da, döndürülüyor.
"Maç önü ve maç sonu" programlarına, "ünlü ve herkesin tanıdığı" Galatasaraylı yorumcuları, teknik adaları, eski futbolcuları çıkardıklarında hadi neyse, ama "benim bile" ekrana bakıp, bakıp "Kim bu yahu" diye kendi kendime sorduğum bazı "kişileri", (Sunucu "Hocam" dediği için anlıyoruz ki, "bir teknik adam") ve de bazı "yüzleri unutulmuş" futbolcuları "o koltuklara oturttuklarında", ekranın bir köşesine "adlarını, soyadlarını yazmayı akıl etmek" ve TV izleyicisinin "Kim bu" sorusuna cevap bulamadığı için başka kanallara geçmesini engellemek de mi zor geliyor, sizlere?..
Galatasaray, "gelenekleriyle, tarihiyle, kurumlaşmasıyla köklü bir eğitim ocağından çıkmış ve bugünlere gelmiş" bir kulüp, şimdi üniversitesi de var; yakışıyor mu, bu durumdaki bir TV, Galatasaray'a?..
GS TV "bir an önce" bu halinden kurtarılmalı, ekranlarında, "Kulüp / TV'cilik / Gazetecilik" ortak ve makul bir paydada buluşturulmalı ve "seyredilir" hâle getirilmelidir!..

Şaka!..

Galatasaray futbolunun başına getirildiği açıklanan Alp Yalman, hayaletini Florya'da ve Arena'da bırakıp, bedenini ve kafasını tatile, oradaki briç partilerine tahsis edince, bu defa bir başka Galatasaraylı oraya gönderildi; Levent Nazifoğlu.
Onu da GS TV'de dinledim; "transferler üzerine açıklamalarından" anladım ki; "Papatya falı açıyorlar; falan olsun mu, bir yaprak, filan olsun mu bir yaprak, o olsun mu bir yaprak, bu olsun mu öteki yaprak!.."
"Papatyanın son yaprağı kaldığında", o yaprak "kimi gösteriyorsa" onu alacaklar; müthiş bir seçim!..
Görülüyor ki, Galatasaray     futbolu emin ellerde; bir altyapı hocası, bir hayalet kurtarıcı, bir papatya falı açan yetkili; hayırlara vesile olur, inşallah!..

Beşiktaş?..

Şampiyon ve "eksiği az" Beşiktaş'ı, yeni sezon açıldı; "eksiği çok bir takım" ve de "ne yaptığını, ne yapacağını bilmeyen" bir yönetim görüntüsüyle baş başa bırakan bir Başkan var, ortada!..
Bu senaryoyu Aziz Yıldırım ile Dursun Özbek "baş başa yazsalar" utanırlar; "Bu kadarı olmaz" diyerek, hafifletirlerdi. Bilmem ki, Fikret Orman, bir  "Gökhan Gönül ile" gönüllerde nasıl kalacak?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.