Yeni yıl için!..

A -
A +

Ülkemiz adına acılarla dolu bir yılı geride bırakıyoruz. Elbette milletçe temennimiz 2017’nin “acıların biteceği” bir yıl olmasıdır. Bu ümit ve beklenti ile beraber bütün milletimin yeni yılını, mutluluk, sağlık, huzur ve birlik beraberlik dileklerimle kutlarım!..
2016 yılı, sporumuz için de, hem içerde, hem dışarda iyi geçmedi. Spor teşkilatı, kulüplerimiz ve spor basınımızla el ele “başarısızlığın sebeplerini”, dahası “başarıya koşmanın çarelerini” bulmalıyız.
Aslında “neden ve nasıl” sorularının cevaplarını bulmak, ana soruyu da beraber getiriyor; “Kim yapacak?..”
“Zaman zaman” bunca yılın gazetecisi ve spor yazarı olarak kendi kendime sorduğum oluyor; “Bu ülkede gerçekten bir spor teşkilatı var mı?..” 
“Çok zaman” kendi kendime sorduğum bir başka soru daha var; “Bu ülkede gerçekten spora hizmet etme hedefiyle yönetilen kulüpler var mı?..”
“Her zaman” kendi kendime sorduğum bir soru daha var, “üçlü” sacayağın son ayağı için; “Bu ülkede gerçekten spor gazeteciliği var mı?..”
Ve diliyorum ki; 2017’de olsun ve de sporumuz için bir umut doğsun!..

Kellim kellim lâ yenfa!..
Çarşamba günü sevgili kardeşim Hıncal Uluç’tan bir telefon; “İyi yazmışsın, hoş yazmışsın da, başlığa sözün neden Türkçesini yazdın, yazının sonundaki Arapçasını yazsaydın ya? Digitürk’ün artık Katarlıların olduğunu unuttun mu; yazın asıl onları ilgilendirmiyor mu?..”
Yazımın başlığı “Söyle, söyle, faydasız” idi, sonu da bu başlığın Arapçası ile geliyordu; “Kellim kellim lâ yenfa!..”
Yazı ise, “art arda gelen hatalı hakem kararları ile ilgiliydi” ve bu ilgi “maçların naklen yayınına ve yayıncı kuruluşa kadar” uzanıyordu!..

Galatasaray’a yakışmadı!..
Yooo, Galatasaray’ı yönetenlerin Galatasaray’a, spora, dünyaya, ülkeye bakışı bu kadar “sığ, renksiz, baştan savma ve küçük” olamaz!..
Yeri geldiğinde “Ülkenin ilimde, kültürde, sporda Avrupa’ya açılan penceresi olmakla övünen” bir büyük camiayı temsil edenler, “Galatasaray adını ve markasını” görüntü olarak da, anlam olarak da bu kadar ufaltamaz!..
Galatasaray futbolunun (Ki, ülke sporunun içerde ve dışarda en büyük ve en tanınan markası olmuştur) “tarihi başarılarını simgeleyen” bir organizasyon böyle mi olmalıydı?.. 
GS Store tarafından çıkarılan “1988-89’da 5-0’lık Neuchatel Xamax zaferini yaşayan, 1997-98’de 9 puan geriden gelip şampiyon olan, 2001-02’de üçüncü yıldızı armaya ekleyen ve 100. yılda giyilen ve 5-1’lik Fenerbahçe zaferiyle Türkiye Kupası kazanan takımların giydikleri” formaların Ali Sami Yen Spor Kompleksi Türk Telekom Arena’da basın toplantısı ile yapılan tanıtımını, bir çadır tiyatrosu yöneticisi organize etseydi, inanıyorum ki, çok daha başarılı olurdu.
Türkiye adına “çok büyük başarılarla, kupalarla, yıldızlarla dolu” bir futbol tarihinin önemli bir bölümü, böylesine sönük, böylesine “küçültülmüş” bir törenle sahneye konamaz, tanıtılamazdı!..
“Seçilen futbolcular, “elbette, sevilen, Galatasaray’a önemli hizmetlerde bulunan futbolculardı” ama, “böyle bir günde” o sahnede “bambaşka” futbolcular olmalıydı; efsane ve sembol olmuş oyuncular, kaptanlar; neredeydi onlar?..
Yoksa o sahnede göremediğimiz efsaneler, “sizlerden değil miydiler”, Sayın Dursun Özbek? Ya da “çağırdınız” da getiremediniz mi, gücünüz mü yetmedi, ağırlık mı koyamadınız?..
Dahası, “öyle” bir “tarih ve tarihi formalar” toplantısında “günlük soru / cevapların” işi neydi?..
Hele hele iş sonunda “eski futbolcular / teknik adam pazarlığına dönüşünce”, bilmem ki yüzünüz kızardı mı?..
Sarı-kırmızıya gönül vermiş bir vatandaş olarak “ekranda gördüklerim beni utandırdı”, bilmem ki, içinde yaşadığınız o bir-iki saatlik ortamın hafifliği sizi “birazcık” da olsa üzebildi mi?.. 

Şaka!
Hakem; “Görmüyorum!..”
MHK; “Duymuyorum!..”
Futbol Federasyonu; “Susuyorum”
Ben de gerisini yazmıyorum!..

Öyle başa, böyle tıraş!..
Anlaşılıyor ki, “alt yapı hocası”, ancak yaşları 10-15 olan çocuklara söz geçirebiliyormuş. Bıraktım Selçukları, Sneijderleri, iş Brumalara, Yasinlere gelince bile, ortalıkta “Hoca” disiplininin, “saha içi” disiplininin zerresi yok. İsteyen istediğini yapıyor, isteyen istediği gibi oynuyor ve de Riekerink Bey de seyrediyor. Futbolculuk hayatı “disipline uymayan oyuncular kadrosunda geçen” Ayhan da yanında olunca, işte ortaya çıkan tablo, Tuzlaspor maçındaki rezaletin ta kendisi oluyor!..
Neymiş Chedjou ile Yasin’e bilmem kaç yüz bin lira ceza vermişlermiş; “o tür cezalarının sonunun ne olduğunu” bilmeyen mi var; hadi canım siz de!
Fenerbahçe “2. Lig Kırmızı Grup 3’üncüsü Menemenspor ile oynuyor, yarım düzine gol atıyor, sizin takımınız aynı grupta Menemenspor’dan 14 puan geride ve 14’üncü durumda olan Tuzlaspor’a 3-2 yeniliyor. Bu farkın sebebi ne; işte Advocaat ve işte Riekerink!..
Dünkü yazımda, Tuzlaspor maçı için “Futbolcularımdan utanıyorum” diyen Riekerink’e, “Futbolculardan önce, kendinizden utanmalısınız” demiştim. Eksik yazmışım; “Başkanınız, futboldan sorumlu yöneticilerinizle beraber” demem gerekiyordu; zira “takımın başında onu hâlâ tutanlar” onlardı!..

 

 

 

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.