8-0!..

A -
A +

Hey günü günler hey, 1948’lerden başlayıp güreş minderlerinde “fırtına gibi” esen Türk güreşçilerini, 1955’lerden itibaren zaman zaman minder kenarlarında izlemiş bir “spor yazarı ve gazeteci” olarak “haberi okuyunca” gazeteyi elimden düşürüverdim.
2017 Serbest Güreş Dünya Kupası’nın “8 sıklette yapılan” müsabakalarının ilk gününde, Türkiye, “ev sahibi” İran’a “8-0” mağlup olmuştu; evet, yanlış okumamıştım; 8 sıklette, 8-0!..
Bu “korkunç tablo” için, elbette Güreş Federasyonlarını, bakanlarından, genel müdürlerine kadar spor teşkilatlarını suçlayabiliriz. Ama “asıl suçlu” başkaydı; biz!..
Sayfalarımızı ve ekranlarımızı sadece futbola ve “birazcık” basketbola, çok daha az birazcığını da voleybola ayıran ve diğer spor branşlarını adeta “yok sayan” bizlerdik asıl sorumlusu bu acı tablonun!..
“Halk adına denetleme sorumluluğunu” taşıyan ve onun için “Dördüncü kuvvet” denilen ama “güreş başta, diğer sporların ne hallerde olduğunu” görmeyen, yazmayan basındı, sorumlusu, gelinen noktanın!..
Bir zamanlar gazetelerimizin “güreş muhabirleri, güreş yazarları” vardı; içlerinde “dünya çapında ünü, saygınlığı olan, onca güreş kitabına imza atmış” arkadaşlarımız vardı. 
Abartmıyorum; bir gazete olsaydı, Ali Gümüş’e iş ve “eskisi gibi” sayfalarında yer verseydi ve “o pırlanta adam işsiz, bir yana atılmış olarak” ölmeseydi; “ata sporu” güreş bu duruma düşmez, İran’a 8 sıklette 8-0 yenilmezdi!..
Bir Türk vatandaşı, bir spor adamı ve bir gazeteci / spor yazarı olarak utanıyorum; yazıklar olsun hepimize!..

Advocaat ve futbolcuları!.. 

“Sadece bu sezonun Fenerbahçe sürecini göz önüne alarak” yazıyorum, “sonuçlar, istatistikler ortada”; Advocaat, ne geçen sezonun “gönderilen” Vitor Pereira’sının, bıraktım onu, hatta ne de bu sezonun “Galatasaray’dan gönderilen” Riekerink’inin eline su dökemez. Ama, önerilen teklife “Evet” dese, bir yıl daha Fenerbahçe’nin başında kalacak; bu tabloya akıl sır erdirmek, bilmem mümkün mü?..
Hocanın, Fenerbahçe sürecinde yaptığı “en iyi iş”, durup dinlenmeden “kendi futbolcularına her türlü çamuru atmak” ve de “İşini fazla ciddiye almamak”, dahası, “hafta sonlarını Hollanda’da ailesiyle beraber geçirmek”, bitmedi, “Kal” teklifi karşısında “naz üstüne, naz yapmak” ama “çaktırmadan ve sezon bitmeden kendisini kovdurma plan ve uygulamaları yaparak, temelli ailesinin yanına dönüp, hayal ettiği emekliliğe hemen başlamak!.. “
Bunca yıldır, “her türlü teknik direktörü gördüğümü” zannederdim, amma velakin şimdi “böylesini hiç görmediğimi” itiraf etmeliyim; hem de Aziz Yıldırım gibi “teknik adam kurbancısı” bir Başkan’ın döneminde; helal olsun ona!..
Bizler de sorup duruyoruz, yazıp geliyoruz; “Bu Fenerbahçe’ye bu Fenerbahçeli futbolculara ne oldu? Neden oynamıyorlar, neden sahada gezinmekten başka bir iş yapmıyorlar” diye!..
Ben de, “Fenerbahçeli” meslektaşlarıma soruyorum; neden bir taneniz de çıkıp “Hocalarını taklit ediyorlar da ondan” demiyor, diyemiyor?..

Bu nasıl karar?..

“Federasyonca ve hakemlerce Beşiktaş’ın korunduğu, Federasyon Başkanı’nın Beşiktaşlı ve Beşiktaş’tan ‘önemli’ bir miktarda para alacağı olduğu gibi” bunca eleştiri, bunca iddia bu yazılıp çizilir ve de konuşulurken, sen tut Galatasaray-Beşiktaş derbisini “pazartesine kaydır” olacak şey mi?..
Bu hafta, “hem de deplasmanda, hem de perşembe gecesi” Avrupa Kupası maçını oynayan Beşiktaş’ın Süper Lig maçı “pazartesine kaydırılmıyor”, pazar gecesi oynatılıyor, pazartesi gecesine Trabzonspor-Alanyaspor maçı konuyor, ama gelecek hafta Avrupa Kupası rövanşını “hem de kendi evinde, hem de çarşamba gecesi” oynayacak olan Beşiktaş’ın Süper Lig maçı “pazartesine kaydırılıyor!..”
Basit, ama haklı bir soru; “böyle” bir kararın, “yukarıda özetlediğim iddialar” TV ekranlarında ve gazete sayfalarında kol gezerken alınması, “yangına körükle gitmek” değilse nedir?..
Buyurun bir tane daha ekleyeyim, hem de “Hakem uzmanı” sevgili Ömer Fark Ünal’dan; “Maçlardan önce hakem tayinleri hakkında yorum yapmaktan hep kaçınmışımdır. Ama bu hafta kendimi tutamadım. Geçen hafta F.Bahçe ve G.Saray aleyhine düdük çalan hakemler dinlendirilmiş. Ama Beşiktaş lehine hata yapan hakemin maçı var. Halis Özkahya, K.Karabük-Beşiktaş maçındaki performansından sonra Ç.Rize-G.Saray maçına verilmiş. Çalınmayan penaltılar, gösterilmeyen kırmızı kartlar ne oldu?”
Ne diyorsunuz, Federasyonun ve Merkez Hakem Komitesi’nin başındaki Beşiktaşlılar?..

GS TV’ye mesaj!..

“Dileğim Igor’un ilaç olması. Taraftarı heyecanlandıran bir isim. Aslında taraftarın gazını almak için yapılan bir hamleydi bu. Büyük değişimlerin olacağını tahmin etmiyorum. Çünkü G.Saray’daki kokuşmuş sistem Tudor’u da yer. Umarım yanılırım.”
Bu satırların altına imzamı atarım; “en açık, en anlaşılır” birkaç cümle ile Galatasaray’ın “son başkanlar döneminde ne hâle geldiğini, getirildiğini” ortaya koyuyor; kutlarım “bu satırları yazan” yorumcuyu!..
“Kim acaba bu yorumcu” diye sorarsanız, belki inanmayacaksınız ama, bu satırların üstündeki imza; “Bahri Havadır”; yıllarca “bu kokuşmuş sistemin içinde, çok önemli bir pozisyonda, GS TV’nin başında olan” arkadaşımız!..
Genel Müdürlük günlerinde, “bu kokuşmuş sistemin aleyhine tek kelime etmeyen, aksine göklere çıkaranları” özel olarak seçip, GS TV ekranlarına oturtan ve konuşturan, alkış tutturan meslektaşımız!..
Anlaşılıyor ki, “içinde olunca” o kokuşmuş sistemin kokusu duyulmuyor; GS TV’nin “bugünkü genel müdürü” sevgili Can Erbesler kardeşime duyururum!..

Şaka!.. 
Sadece Beşiktaşlılar değil, futbolseverler de merak ediyor ve soruyorlar; “Oğuzhan’a ne oldu? Avrupa piyasasında değeri onlarca milyon avroyu bulduğu bir süreçte, adeta futbolu unutmuş gibi, neden?..”
El cevap; bu sorunun cevabını, “spor sayfalarını değil, magazin sayfalarını okuyanlar” çok daha kolay bulabilirler!..

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.