Utanıyorum o hâlde yokum!..

A -
A +

''İbrahim Ahmet Acar… Bu genç sporcu önce Avrupa, 1 ay için de de dünya şampiyonu oldu. Ama Türkiye hariç medyada neredeyse haber olmadı. Yazık!''

Spor yazarları olarak “utanç tablomuzu” dünkü yazısında sevgili kardeşim Hıncal Uluç “öyle ağır ve acı satırlarla anlattı” ki, ben kendi payıma düşen hisseyi aldım ve utandım!..
Eskrim dalında, 94 yıllık tarihimizde “ilk Avrupa Şampiyonluğu’nu kazandıktan 1 ay sonra, ilk Dünya Şampiyonluğu’nu da Türkiye’ye getiren” İbrahim Ahmet Acar’a karşı, “yazılı ve görsel basın olarak gösterdiğimiz”, pardon “göstermediğimiz” ilgiyi yazmıştı, sevgili Hıncal.
Bulgaristan’ın Filibe kentinde düzenlenen “Yıldızlar ve Gençler Dünya Eskrim Şampiyonası’nda”, yarı finalde Güney Koreli, finalde Amerikalı rakibini yenerek” altın madalyayı kazanmıştı, Acar kardeş!..
Haberi, spor sayfalarda “tek sütunluk” yer bulabilmiş, bazı TV ekranlarında “görüntüsüz” birkaç cümlelik alt yazı olmuştu; o kadar!..
Doğru söylüyor ve yazıyordu sevgili kardeşim; “artık spor yoktu, sayfalarımızda ve ekranlarımızda; alınan altın madalyaları bile “Sneijder’in göbeği kadar önemsenmiyordu”, spor(!) basınımız!..
Yazısını okurken, birden hatıralara daldım. Yıl 1970’ti ve Ankara’da “Dünya Eskrim Şampiyonası düzenleniyordu”; evet yanlış okumadınız, “Ankara’da Dünya Eskrim Şampiyonası!..”
O zamanlar rahmetli Kemal Ilıcak’ın Tercüman Gazetesi Ankara Bürosu Spor Şefi ve TSYD Ankara Şube Başkanıydım. Federasyon Başkanımız rahmetli Nefi Güven’di. Eskrimin “efsane” sporcusu ve Federasyon Başkanı  bir basın komitesi kurmuştu ve “birlikte” bir kurs açmıştık, spor yazarları için; “Eskrim Kursu!..”
Şampiyonayı izleyecek spor yazarları, ben de dahil, bu kursta, “Epe nedir, flore nedir, kılıç nedir, tuş nedir, nasıl galip gelinir, fotoğraflar nasıl çekilir” hep beraber öğrendik. Artık Dünya Şampiyonası için hazırdık ve “görevi” kusursuz yaptık.
(Ara not: Ne var ki, o zamanlar “böyle bir kursa gitmeyen” İstanbullu ve ünlü bir spikerimiz, olimpiyat naklen yayınında “bir eskrim final maçının mağlubunu, tuşun nasıl ve ne olduğunu tam olarak bilmediği için, galip ilan etmiş”, ekran başında “o kursu bitiren bizleri” de kahkahalarla güldürmüştü!)
Evet, o Dünya Eskrim Şampiyonası finallerini “Ankara Spor Salonu’nun tribünlerini dolduran” Türk seyirciler de izlemişti. Zira, o zamanlar, o şampiyonayı haberleri, yorumları, röportajları ile günü gününe veren bir spor basınımız vardı!..
Sporumuz, eskrimimiz, sporseverler, bitmedi, “böyle bir şampiyon yetiştiren” Türk Milleti ve Eskrim Federasyonu, bugün hâlâ spor sayfalarında, spor ekranlarında, “Eskrimin altın çocuğunu tanıtacak röportajlar bekliyor”, ama nerede?.. 
(Bu arada Türkiye’nin tam sayfayı bulan güzel röportajının dışında yapan varsa ve gözlerimizden kaçmışsa, onlardan özür diler ve teşekkür ederim.)

Utanıyorum o hâlde  yokum!..


Bir notum da Spor Genel Müdürü Mehmet Aykan’a: Sayın Genel Müdürüm, Federasyonların WEB Siteleri, hâlâ yürekler acısı. Geçen yıllarda bir yazım üzerine, “Haklısınız, üzerinde hassasiyetle duracak ve düzelteceğiz” demiştiniz. Lütfen bir bakınız bakalım, “sadece eskrim dalında değil, bütün spor branşları içinde” hem “sporcu”, hem “federasyon başkanı” olarak “efsaneler arasında olan” rahmetli Nefi Güven için “adı/ soyadı ve başkanlık yaptığı iki ayrı dönemin tarihlerinden başka” ne var?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.