Karanlık yollarda dolaşanlar!..

A -
A +

Anlaşılıyor ki, “birileri” Futbol Federasyonu’na karşı “darbe planlaması” yapmıştı. Yıldırım Demirören gidecek, Fatih Terim gidecek, yerine “birilerinin istediği, birileri getirilecekti!..”
Ben “isim yazmayacağım”; yazılıp, söylenenler var, “Ben aday değilim, asla aday bile olmayacağım” diyenler var, “birileri” onlar mı, “birilerinin içinde onlar var mı”; bilmiyorum, bilmek de istemiyorum!..
Amma “bir şey” biliyorum; “böyle yollarla gelecek olanlar” gelecekse, son derece ağır şekilde eleştirip geldiğim Yıldırım Demirören o koltukta otursun daha iyi!.. 
Oldum olasıya “karanlık yollara saparak” hedeflerine ulaşanlardan nefret ettim, hele hele sporda!.. Spor, ahlaktır, fazilettir, onurdur, aydınlıktır, güneştir, dürüstlüktür, doğruluktur, sevgidir, saygıdır, barıştır, kardeşliktir; onun için “karanlık yollarda dolaşan” birilerine soruyorum; “Ne işiniz var, sporda?” ve diyorum ki; “Defolun!..”

Haklı mı, haksız mı?..

Galatasaray’da son Divan Kurulu toplantısı “renkli geçti”; yazılacak çok şey var.
Ama ben, yerimin darlığı sebebi ile sadece bir tanesini seçip yazacağım. Yazacağım olay, “Galatasaray’ın şu anda gündeminde olan en önemli 3 konudan biri” ile ilgili ve “o konunun esasını” anlatıyor!..
Galatasaray gündemindeki ilk konu, elbette “Riva ihalesi”; ikincisi “Futbol takımının yeniden inşası” ve üçüncüsü “Suada” yapılan ve yıkılan Galatasaray Adası!..
Divanda “duayenlerden” Doğan Hasol kalkıp dedi ki; “Galatasaray Adası, avukatlara bırakılmayacak kadar ciddi bir konudur!..”
Divan Kurulu’ndaki hukukçu ve avukat üyeler bu söze büyük tepki gösterdiler. Öfke ile ayağa kalkan ve Hasol’a bağıran bir avukat üyenin gömleğini çeken ve yerine oturtmaya çalışan yanındaki Divan üyesi, onun kulağına fısıldadı; “O, hukukçuların, avukatların tamamını kastetmiyor, sadece Galatasaray’ın bu önemli konusunda yönetim tarafından görevlendirilen hukukçu ve avukatları kastediyor. Otur yerine, adam haklı!..”

 

Nakavt olduk!.. 

Kim ne yazarsa yazsın, kim ne söylerse söylesin, ki bu gruba ben de dâhilim, “Riva ihalesi ile” hepimizi nakavt etti; Dursun Özbek ve yönetimi!..
“Acil alınan ve 360 milyon liraya kırdırılan 500 milyon lira ile Riva hesabının kapanacağı üzerine kurulan muhalefet teoremi” iflas etti ve ortaya çıktı ki; “kimse sözleşmeleri anlamamış ve rakamsal şifreleri çözememiş!..”
“Para alındı ama borç arttı ve gırtlağa kadar çıktı” yaygaramız yerle bir oldu.
Bir, “borç zaten gırtlakta idi, Dursun Özbek, göreve geldiğinde o borcu kucağında bulmuştu”; iki, “Bu borcu sıfırlamaz ve onca milyonları faize gömersem, Galatasaray kurtulmaz. Ne pahasına olursa olsun, önce borçsuz bir Galatasaray’a hedefine varacağız” demiş ve “hatalarla dolu günlere, haftalara, aylara rağmen”, bu hataların bedeli olan çok ağır eleştirilere rağmen, inatla ve ısrarla ayakta kalmış, sonunda da “borçsuz Galatasaray” hedefine “hemen hemen” varmıştı. Riva ile borçsuz Galatasaray’ın temeli atılmış, “Florya ile subasmanın da tamamlanacağı” belli olmuştu!..
Böylece, Galatasaray’ı “sporcu bir başkanın değil, inşaatçı bir başkanın kurtaracağı” ortaya çıkmış ve “Burası spor kulübü mü, yoksa inşaatçılar odası mı” sorularına “okkalı bir cevap” verilmişti!..
Şimdi, “Çinlilere, oligarklara, petrol şeyhlerine satılmadan” Galatasaray’ın bir Dünya Kulübü olma ümidini besleyecek “bir mali tablo” ortaya çıkıyordu”; daha ne olsun?..
Bundan sonra yapılacak olan; “gelir-gider dengesine dikkat edilmesi ve bol keseden harcamalara, yüksek ve ballı maaşlara, komisyonu yüksek transferlere son verilmesi” ve de “bu rotayı izleyecek başkan ve yönetimlerin seçilmesi” olacaktı. 
İşte şimdi, işin en zor tarafı başlayacaktı; “Böyle başkan adayları ve yöneticiler bulup seçmek!..”
Belki biraz acele ediyorum, ama olsun; ben “kendi adıma”, Özbek yönetiminden “mali konularda yaptığım ağır eleştirilerden dolayı”, evet “sadece mali konularda yaptığım eleştiriler için” özür diliyorum!..

 

Bir doğru, bir yanlış!..

Ergin Ataman’a “Güle güle” denmesi ne kadar “doğru” bir karar ise, Sabri Sarıoğlu’nun gönderilmesi o kadar “yanlış!..”
“Yanlış transferlerle, sezon başında alınıp, sezonun ilk maçlarında gönderilen onca basketbolcuya verilen paralarla, takıma “basketbol değil sallabol oynatan” inadıyla ve nihayet bu sezon gerek Euroleague’de, gerek ligde ve Türkiye Kupası’ndaki hazin bilançosu ile Ergin Ataman’a “teşekkür edilmesi” normaldi.
Sabri’ye gelince, “Galatasaray takımında ‘Galatasaraylı ruhunu taşıyan’ Galatasaraylı tek adamdı”; oynasın, oynamasın kadroda tutulması ve “hak ettiği jübile ile” baş tacı edilerek faal sporculuk hayatının sonlandırılması gerekiyordu. Takımda kalacağı bir iki yıl için, ona verilecek para neydi ki; üstelik alacağı paranın karşılığını kat be kat vermeye devam edeceği de ortada idi!..
Acaba, Galatasaray’ın 2003 yılında Şampiyonlar Ligi maçında Juventus’u 2-0 yendiği karşılaşmada Appiah’a attığı çalımdan sonra, karşısına çıkan İgor Tudor’a attığı “videoluk” ünlü çalımın rövanşı “böyle mi” alınıyordu?..

 

Giden ve gelen!..

Ergin Ataman gitti, yerine Erman Kunter geldi. “Mektepliler” kıyamet koparıyor; “Galatasaraylı Ataman’ın yerine, Beşiktaşlı Kunter nasıl getirilir?..” Ne çabuk unutuldu, “Galatasaraylı Ergin Ataman’ın, Beşiktaş’ı basketbol liginde şampiyon yaptığı ve bugün biten sezonda ‘rotasyon imkânı az ve toplama takım’ hüviyetindeki Beşiktaş final oynarken, Ataman’ın takımının play-off’un ilk turunda pes ettiği!..”
Dahası, “maçlarda çıkardığı olaylar ile”, kendisine de, takımına da, oyuncularına da, Galatasaray Kulübü’nün adına da neler kaybettirdiği!..
Kunter, “dengeli” bir hocadır, “eldeki imkânlarla kurulan” bir takımın başında “yapabileceğinin azamisini” yapacak ve en önemlisi sallabol yerine basketbol oynatacak” ve de “Ataman’ın son sezonundaki performansının üstüne çıkacaktır”; bekleyip göreceğiz!..

Ayıplı öneri!..

Ergin Ataman, “Ben bir yıl para almadan çalışırım” demiş, ama yönetim kabul etmemiş, Mektepliler, sosyal medyada “Böyle bir hoca bırakılır mı, yerine Erman Kunter getirilir mi” diye yönetime veryansın ediyorlar.
Utanmıyorlar; “bu ayıplı önerinin koca Galatasaray Kulübü’nü, bıraktım Türkiye’de, spor dünyasında ne hâle düşüreceğini bile düşünmeyen ve de basına açıklayan bir hocayı savunuyorlar” ve de böylece “kendilerinin de düşünemediklerini” ortaya koyuyorlar.
Ataman “Galatasaray’ı küçük düşüren böyle bir fedakârlık önerisine gelene kadar”, yıllardır kulübe yaptırdığı “abuk subuk yığınla transfer yerine, ince eleyip sık dokuyarak oyuncu aldırsaydı” ya?..

 

 

 

 

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.