Yanlış yaptın Şenol Hoca!..

A -
A +

"Keşke Millî Takım hocalığını kabul etseydin. İşte o zaman dünya üçüncülüğünde bıraktığın yerden devam ederdin…"

Evet, hem de “çok yanlış yaptın” sevgili hocam; çok!.. İki yıl Beşiktaş’ı şampiyon yapmışsın, ama “bu başarının yüzde 90’ını üstlenmek isteyen” ve her “geniş ve teferruatlı” açıklamasında “bunu hissettiren” bir başkanın olduğunu unutmuşsun!..
Ünal Aysal - Fatih Terim iş birliğinin “nasıl başladığı ve nasıl bittiğinden” ders almamışsın!..
Hatta ve galiba, Ünal Aysal’ın Fatih Terim gibi Galatasaray’ın ve futbolumuzun “sembol adamlarından biri için”, hem de işine geldiği bir gün “pervasızca” ve izansızca “kulübün çalışanı” anlamına gelen sözler sarf ettiğini de, elbette TV’lerde duymuş, gazetelerde okumuş olduğun hâlde, anlıyorum ki; hatırlamıyorsun!..
“İnsan” denilen canlının pek azındadır, “güç ve para elinde olduğu hâlde, bir başkasının arka planında kalmayı hazmedebilmek!..”
Hele hele o “bir başkası”, kendisinin “başında olduğu” ve de “sahibi olduğunu zannetmeye başladığı” kuruluşta çalışıyorsa!..
Fatih Hoca, işte “bu gri ego yüzünden” Galatasaray’ın başından gitti; hiç mi ders almadın hocam; bugün gelinen nokta “benzer sözlerle, benzer tavır ve tutumlarla” Aysal - Terim ayrışmasındaki tabloya benzemiyor mu?..
Sen de iyi biliyorsun ki, “testi çatladı” ve artık su tutması zor!..
Zira, “Başkanın o havalarda değil”; Çin seyahatinden “transferlerde habersiz bırakılmana”, hatta “bazı futbolcuları istememe isteklerine değer verilmemesine kadar” her şey ortada değil mi?..
TV ekranının başında maç öncelerinde de, maç sonralarında da “sadece yüzüne, mimiklerine ve gözlerine bakıyorum”, söylediklerinle pek ilgilenmiyorum; 62 yıllık “spor yazarlığı ve gazetecilik gözlüğünün ardından gördüğüm” gerçek şu; “Keyifli değilsin, hocam”; hiç keyifli değilsin!..
Yooo, Beşiktaşlılar kızmasın, gücenmesin ve bilsinler ki, benim için Türk futbolunda bugün yaşayan ve “hocalıkları Türkiye sınırlarının da ötesine taşan” üç hoca vardır ve bunlardan ikisi, Mustafa Denizli ile Fatih Terim “arkadaşlarımdır”, Şenol Hoca ile bugüne kadar “birkaç telefon konuşması hariç” karşı karşıya gelip 5-10 dakika bile konuşmamışımdır ama “onun gönlümdeki sevgisini, ne Terim’den, ne Denizli’den aşağıya hiç indirmedim”; indirmem de!..
İşte, bu yazıyı “onun için yazıyorum”; Beşiktaş için değil; Beşiktaş adına temenni edelim ki, ben yanılmış olayım ve Şenol Hocalı Beşiktaş bu yıl da şampiyon olsun!..
Ama tekrarlıyor ve altını çiziyorum ki, bu dileğin gerçekleşmesi “zor”, hem de “bu hava içinde” çok zor!..
Şenol Hoca’m, keşke “Millî Takım hocalığını kabul etse idin”, hem “çatlayan testide su tutturmaya çalışmak yerine”, yepyeni bir sayfa açar, “Dünya üçüncülüğünde bıraktığın yerden devam eder”, hem de Türk futbolunu “Lucescu” denilen futbol cambazından kurtarırdın. Fırsat kaçtı, yazık oldu!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.