Atlar ölmesin!..

A -
A +

Haberi okuyunca içim sızladı. “Atlar ölüyor” başlığını taşıyordu. En sevdiğim hayvanların başında geliyordu, Atlar… Biz “Türkler için” taaa Orta Asyalardan beri onca asır “vazgeçilmezlerdi!..”
Haberin üzerindeki imza “Hilmi Türkay” idi, ona teşekkür ederim, “acı bir gerçeği” kaleme almış ve “başka atların ölmemesi için” ışığı yakmıştı!!..
koronavirüs pandemisi ve onun getirdiği “mecburi yasaklar ve kısıtlamalar”, Hipodromlara, haralara, ahırlara kadar uzanmış ve “yokluklar” üzerinden “önce sahiplerini ve kendilerine bakanları”, sonra da “atları” vurmuştu!..
“Ölen” ölmüştü, “ölecek olanlar” vardı; hiç olmazsa “dahalarının olmaması için”, Tarım Bakanlığının ve Türkiye Jokey Kulübü’nün “destek ve yardımlarının acilen devreye sokulmasının gerektiği” ortaya çıkmıştı!..
Haberde okuduğuma göre, ölen atların sahipleri diyorlardı ki; “Veterinerlere ulaşamıyoruz, ilaç yazdıramıyoruz, eczaneler reçete olmadığı için ilaç vermiyor. Almaya kalksak çok pahalı. Yarışlar olmadığı için yem alacak paramız bile kalmadı, değil pahalı ilaçlar. Sıkıntı büyük. Bir iki veterinerle bu çark dönmüyor. Hayvanlar koşmak istiyor, koşamayınca ahırlarda kendilerini sakatlıyorlar, ürküyorlar. Paramız olmadığı için ve ücretlerini veremediğimiz için seyislerin çoğu işi bıraktı.”
Anlaşılıyor ki, “Süper Lig’in başlatılması gibi” bir kararın at yarışları için de verilmesi gerekiyor. “Seyircisiz” de olsa ama “gerekli bütün tedbirlerin alınması ile hipodromlar da, “statlar gibi” canlanabilir ve belki de daha kolay; zira “futboldaki ikili üçlü kafa kafaya, yan yana mücadeleler”, at yarışlarında yok ve olmayacak.
Tarım Bakanı’mızın ve Jokey Kulübü yöneticilerinin “atları” da, bakıcılarını da, “işsiz kalan” seyisleri de “sadece yarışlardan gelecek ikramiyelerle ‘atları besleyecek ve koşturacak imkâna sahip olan” atçıları da kurtarmaları için, “beklenen ve istenen kararı” gündemlerinin başına almaları gerekmiyor mu?..

İshal-i kelâm’ın sebebi!..
“Çok konuşan, zamansız konuşan, gaflar yapan, çamlar deviren” spor yöneticileri için bu sütunlarda “İshal-i kelâm hastalığı” ifadesini çok kullandım.
Mentorluk da yapan İhsan Özalp adındaki “davranış bilimleri uzmanı” bir okuyucum, “bu konu ile ilgili” bir not gönderdi. Diyor ki:
“Problem, asrın hastalığı ‘hazzı erteleyememek.’ Dünyayı kasıp kavuran beğenilme, tıklanma, daha hızlı teknoloji vb. gibi birçok öğreti ve insan zaafları üzerine kurgulu güncel teknolojik arzlar, kişisel arzuları körükleyerek ‘haz’ merkezli bir ‘duygu durum’ ortamı oluşturuyor. İnsan sabredebilse ve hazzı erteleyebilse birçok hız, kaza, kumar, kişisel tartışmalar, obezite, cinayetler, şiddet vb. gibi problemler kendiliğinden önlenmiş olur. Genelde bu duygu durum bozukluğuna ‘gizli narsizm’ de eşlik eder. Aslında beğenilmek isteyen ve kendini beğenmiş kişilere özgü bir tablodur. Görünüşte mütevazı, iyi hâlli gibi görünen davranışların temelindeki güdüler beğenilme, ‘Ben demiştim’ gibi ishal-i kelâm ve ishal-i hâl sonuçlarıdır.”
Teşekkürler, sevgili Özalp. 

G.Saray’da “eş başkanlık” yoktur!.. 
“Derin Galatasaray’ın önderi” İnan Kıraç’ın “darbe genel kurulundan sonra, seçimli yeni genel kurula gidileceğini” düşünerek, “Eşref Hamamcıoğlu’nu başkan adayı göstermesinden beri”, ortaya “çok değişik” bir tablo çıktı!..
…Ve Divan Kurulu Başkanı, “Galatasaray Tüzüğünde” sanki “eş başkanlık konumu varmışçasına” davranmaya başladı.
En sonunda da işi, “Futbol Federasyonunun Süper Lig’in başlatma kararı” konusunda, “Federasyon’un, anladığımız kadarıyla Sağlık Bakanlığının desteğini almaksızın veya sorumluluğu paylaşmaksızın, ‘12 Haziran’da ligler seyircisiz oynanacaktır’ kararını çok yadırgıyorum. Hem sporsever bir yurttaş, hem de Galatasaray Kulübü Divan Kurulu Başkanı olarak yadırgıyorum” açıklamasını yaptı. Dahası, bu karar konusunda “ağır şekilde eleştirdiği” Futbol Federasyonu’na “yeni tarihler ve ligin oynanması için formüller” önerdi.
Sadece “yurttaş olarak” bu sözleri söylese, kimsenin onu eleştirmesine gerek kalmaz, saygı duyanlar, tasvip edenler olabilecektir, amma… “Galatasaray Divan Kurulu Başkanı olarak…” deyince işin rengi de, aslı da değişiyor, zira…
Galatasaray Tüzüğünde, “Divan Kurulunun görev ve yetkilerini açıklayan” 99’uncu maddede, “böyle bir açıklama yapma görevini ve yetkisini ona veren” tek kelime bile yok!..
Tüzüğe göre “Divan Kurulu toplantısında bu görüşüne uygun bir tavsiye kararı çıkarsa”, işte “bu kararı Yönetim Kuruluna bildirir”; o kadar!..
Açın okuyun tüzüğü, “bu tür açıklamalar” sadece ve sadece Başkan ve “yönetim kurulu kararı ile yetki verilen” üyeler tarafından yapılabilir!..
Yönetim, “çok haklı bir açıklama ile” açık açık “eş başkan gibi davranan” Divan Kurulu Başkanı’na “görev ve yetkilerinin ne olduğunu” anlatmıştır.
Buna rağmen, hafta içinde bir haber daha okudum; “tekzip edildiğini” görmedim. “Eşref Hamamcıoğlu dijital platformda Divan Kurulunu toplantıya çağırmış ve bütün üyelere haber vermiş. Amma… Yönetime toplantı haberini göndermemiş…”
Temennim, “bu haberin doğru olmaması” yönündedir, eğer doğru ise “fiilen eş başkan gibi davranan” Hamamcıoğlu’nun “ne yapmak istediğini” bütün Galatasaray camiası “yeniden” değerlendirmelidir!..
Ve işin sonu, “Hatice’ye değil, neticeye, yani Galatasaray Tüzüğüne bağlanmalıdır!.. 
Okuyucularım bilmelidirler ki, Divan Kurulu Başkanı, “Galatasaray Tüzüğüne aykırı hareket ettiği” sürece, ben de yazmaya devam edeceğim.
Ve işte sorum; “Eşref Hamamcıoğlu, yoksa kendisini emekliye sevk ederek ‘Derin Galatasaray liderliği’ koltuğunu boşaltan İnan Kıraç’ın yerine” mi, oynuyor?” 

Büyük geçmiş olsun Başkan!..
Mustafa Cengiz, “bütün dünyanın koronavirüs ile uğraştığı” bir süreçte, “kişisel olarak, pandemiden daha ciddi bir sağlık durumu ile” karşı karşıya kaldı, üst üste ameliyatlar geçirdi ve “kimsenin inanamadığı kısa bir süreçte” hastaneden taburcu edildi; evinde telefonu ve bilgisayarı ile “Galatasaray için” yaşamaya başladı!..
Ameliyatlar arasında “Onu hastanede ziyaret eden” yüzlerce siyasetçi, yönetici, dost, akraba ve arkadaş vardı.
Beni en mutlu eden ziyaretçi, “Fenerbahçe Başkanı Ali Koç” oldu. Böyle bir ortamda herkese “çok anlamlı bir mesaj” verdi; birlik ve beraberlik mesajı!..
Mustafa Başkan’a “büyük geçmiş olsun” derken, Ali Başkan’ı da kutlarım!..

Şaka!..
Programın yapılacağı stüdyoya girerken, bir futbol yorumcusu, öteki futbol yorumcusuna dert yanıyordu; “Bir saat ne konuşacağız, günlerdir boş geliyor, boş konuşuyor, boş gidiyoruz.”
Arkadaşı cevap verdi; “Maçları başlatma kararı alan Federasyon’a bindirelim, hem de çok sert bindirelim, bir saat çabuk geçer!..”

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.