Ayaküstü...

A -
A +

Türkiye’nin DAEŞ’i temizlemekte kararlı olduğunu anlayan Amerika, karizmayı çizdirmemek ve meydanı boş bırakmamak için kendi kurduğu DAEŞ’i kendi vurmaya başlamış.
Bunlarda örgüt bitmez. DAEŞ gider, MAEŞ gelir...
...
Yoga yapan ilerici (!) namaz kılan gerici (!) oluyor. Allah’a ibadet etmeyen, ilericilik adına güneşe selam durarak yoga yapıyor. 
Namaz kılsa hem dünyada rahat edecek, hem ahirette. 
Nasip meselesi tabii...
...
İçki şişesinin üstünü gazete kâğıdı ile sarınca içki, içki olmaktan çıkıyor mu?..
...
Kendini çok beğenen tipler, seçilmeden atanıp koltuğuna yapışıp kalanlar gibisiniz. 
Değeriniz koltuk kadar...
...
Bir NATO ülkesi Amerika PYD/PKK’ya silah verebiliyorsa, bir NATO ülkesi Türkiye de Rusya ve Çin’den silah alabilmeli.
(...Mustafa Koç/Okur-Yazar)

Öğrendim ki; 

“-Peşinde olduğun kaderin olur...”

KRAMPON

AYRILIK sinyalini yanlış yere veren Ersun Yanal, Trabzon’da MOBESE kameralarına takıldı!..
...
GRUPTAN çıkmayı zora sokan millî oyunculara 5 milyon avro başarısızlık primi dağıtıldı...
...
ARDA Turan ile Fatih Terim arasındaki probleme senaryo uyduramayan internet sitesine erişim engellendi...
...
GÜNEŞ: Orta sahada adam adama küfreden ve küfürleri kanatlardaki oyunculara yayan bir oyuncu eksikliğini hissettik...

Temel bir gün...

Profesör, öğrencileri ile birlikte hasta Temel’in yatağının başına gelmiş...
Onlara yeni bir hastalığın belirtilerini öğretiyormuş...
Yatakta bitkin, yarı kendinden geçmiş vaziyetteki Temel’i göstererek konuşmaya başlamış:
“-Bakın yüz rengi sarıya yakın...
Gözler içeriye doğru çökmüş, o yüzden burun daha sivri görünüyor...
En fazla değişik kas yüzümüzdedir... Bakın kaslar tepki vermediğinden ifade anlamsız... Çene aşağıya sarkmış duruyor...”
Temel de öğrenciler gibi dikkat kesilmiş dinliyor...
Profesör tam “Bu bir batın sendromudur” diyecek, yerinden zorlukla dikilmeye çalışan Temel fırsat vermemiş... Zor bela mırıldanarak;
“-Sen sanki dünya güzelisin...”

Bizim pano

(...Dalgın Serdar’ın cep telefonlu hikâyeleri... Yaşanmış, katıksız)
-Telefonu dolmuşta düşürdüğünü zannedip, elinde telefonla dolmuşun peşinden koşmuş...
...
-Cep telefonuyla konuştuktan sonra telefonu kulakta unutmak. Bildiğiniz el kulakta hâlâ konuşuyormuşçasına 3-4 dakika öyle kalakalmak.
...
-Vapurda martılara simit atarken telefonun çalması, konuştuktan sonra telefonu havaya fırlatıp, simidi cebine koyması...

TERS AÇI

Ayaküstü...

-Tokgözlü!.. (...Uğur Arslan'dan)

Acı...

Peki ama nasıl oluyor da siz, insan için yalnızca normal, olumlu olanın...
Kısacası yalnızca refahın, mutluluğun yararlı olduğuna böylesine kesin, kendinize büyük bir güvenle inanabiliyorsunuz?..
Çıkarlar konusunda mantığınız yanılıyor olamaz mı?..
Öyle ya, belki yalnızca mutluluğu sevmiyordur insan?..
Belki aynı ölçüde acıyı da seviyordur?..
Belki acı da mutluluk kadar çıkarınadır?..
Ayrıca, insan kimi zaman acıyı çok, tutkuya varan bir sevgiyle arzular...
Gerçektir bu...
Bunu görmek için insanlık tarihini gözden geçirmeye hiç gerek yoktur...
Bir insansanız ve az da olsun yaşadıysanız, kendinize sorun bunu...
Bana göre yalnızca mutluluğu, esenliği sevmek çirkindir bile...
İyi midir kötü müdür bilmem, ama bazen bir şeyleri kırıp dökmek de çok hoştur!..
 (...Dostoyevski)

Biz küçükken... 

“-Küçükken seviyor-sevmiyor yaparken sevmiyor gelince sapını da sayar, zorla sevdirirdim kendimi...”
...
“-Küçükken buzdolabının kapağını yavaşça aralayıp ‘Dolap kapalıyken de ışık yanıyor mu la’ dediysen, aynı devrin malıyız...”
...
“-Küçükken balkon demirinin arasına kafamızı sokup, çıkaramayınca kalp krizi geçiren çocuklardık biz...”
...
“-Küçükken fakiriz diye LC Waikiki’den giyinemiyordum, büyüdüm fakiriz diye LC Waikiki’den giyiniyorum, anlayamadım bu işte bir acayiplik var...”
...
“-Küçükken ezan okununca evlere dağılırdık. Şimdi telefonların şarjı bitince dağılıyoruz...”
...
“-Artık hayat, küçükken oynadığımız ‘Kutu Kutu Pense’ye benziyor. Çünkü herkes bir bir arkasını dönüyor sadece...”
...
“-Küçükken o kadar fakirdik ki; üstüme çay dökülmüştü ısındım diye ailecek sevinmiştik...”
...
“-Küçükken televizyonda uygunsuz bir sahne çıkınca tüm aile bana tip tip bakardı, sanki ben yapıyordum...”
...
“-Küçükken büyük sınıfların matematik kitaplarına bakıp bunları nasıl yapıyorlar diyordum, anladım ki yapamıyorlarmış...”
...
“-Küçükken cırtcırtlı ayakkabılarımın cırtcırtlarını çapraz yapıştırdığımda kendimi dünyanın en artist kişisi zannederdim. Güzel günlerdi...”

Ana kumanda...

(...KANAL D-Magazin D)
HÜLYA AVŞAR: Yaptırdığım evlerin özelliği ekolojik olması...
MUHABİR: Nasıl oluyor efendim ekolojik ev?..
HÜLYA AVŞAR: Yani sağlığa dayanıklı...
Xxx
(...SHOW TV-Çarkıfelek)
YARIŞMACI BAYAN: K harfi olsun...
İLKER AYRIK: Neyin K’si?..
YARIŞMACI BAYAN: Kocamın K’si...

 

 

 

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.