Her kemâlin zevâli vardır...

A -
A +

Kemâl; olgunluk, mükemmellik, eksiksiz olma anlamlarına gelir. Olgunlaşmış, kemâle ermiş olana da, Kâmil denir. Zevâl ise; yok olma, sona erme anlamındadır... Allahü teâlâ, Hâlıktır yani yaratandır ve bâkidir. Yaratılanların hepsi ise mahluktur ve fânidir yani yok edilmek üzere yaratılmışlardır. Bu dünyada, her mahluk için bir kemâl, olgunluk ve bir de zevâl yok olma zamanı vardır. Cenâb-ı Hak, ezelde böyle dilemiş ve böyle yaratmıştır. Bunu hiç kimse değiştiremez. Cennet ve Cehennem mahluk olmasına rağmen, Allahü teâlâ bu ikisini sonsuz kalacak şekilde yaratmış ve her ikisini de doldurmayı vadetmiştir. Dünyadaki bedeni, ölüm denilen zevâl ile son bulan insan, yeniden diriltilip, bu iki yerden birinde sonsuz olarak kalacaktır. Bunun için, "Dünya fâni, âhiret bâki" denmiştir. Peygamber efendimiz de; (Dünyâ sizin için yaratıldı. Siz de âhiret için yaratıldınız! Âhirette ise, Cennetten ve Cehennem ateşinden başka yer yoktur) buyurmuşlardır. İnsan, bedenen kemâle erdiği, yaşlanıp olgunlaştığı zaman, ölüm denen zevâl yani yok olma ile karşı karşıyadır. Hayvanlar, bitkiler ve bütün canlılarda da durum aynıdır. Cansız varlıklar yani bütün yıldızlar ve gezegenler için de, bu akıbet kaçınılmazdır. Bütün mahluklar, kemâle erdiği, kendileri için verilen süre tamamlandığı andan itibaren, zevâlden, yok olmaktan kurtulamazlar. Ölümden kaçan biçareler! Muhammed bin Kutbüddîn-i İznîkî hazretleri, Miftâh-ul Cennet isimli kitabında buyuruyor ki: "Ey biçâreler, siz ölümden kaçarsınız. Filân öldü, ben dahî onun yanında bulunacak olursam, bana dahî, bulaşır dersiniz. Ve bulaşıcı hastalık filân mahalleye geldi diyerek, başka yere kaçarsınız. Ey biçâreler, nereye kaçarsınız! Ölüm size vadolunmuştur. Ecel ileri gitmez! Eceliniz gelince, Hak teâlâ size, göz açıp yumuncaya kadar vakit vermez. Takdir olunandan ne fazla ve ne de eksik olur. Hak teâlâ, emrini, her nerede hükmettiyse, o kişi, malını ve evlâdını cümleten bırakıp, o mahalle gider. Ve toprağı olan memlekete varmayınca, canını almaya emrolunmaz. Herkes, eceli gelince ölür. A'râf sûresi 33. âyetinde meâlen, (Ecelleri geldiği zamân, onu az zamân ileri ve geri alamazlar) buyuruldu. Hak teâlâ, sizin günde ne kadar nefes alıp verdiğinizi bilicidir. Ve Levh'e yazmıştır. Melekler, gözetirler, vakti gelince, melek-ül-mevte, ölüm meleğine haber verirler." Cenâb-ı Hak, dünyayı ve dünyanın içindeki bütün güzellikleri zevâl yani yok edilmek üzere yaratmıştır. Akıllı bir kimse, geçici ve yok edilmek üzere yaratılan bu güzelliklere aldanmaz, bunlar için zamanını harcamaz. Peygamber efendimiz; (Dünyâya, burada kalacağınız kadar, âhirete de, orada kalacağınız kadar çalışınız!) buyurmuştur. İmâm-ı Rabbânî hazretleri, bir talebesine hitaben buyuruyor ki; "Fırsatı ganîmet bilmelidir. Vakitleri çok kıymetli ni'met bilmelidir. Modaya, âdetlere uymakla ele bir şey geçmez. Yalan sözlerden, kaçamak davranışlardan ancak zarar ve ziyân ele geçer. Peygamber efendimiz, (Helekel-müsevvifûn) buyurdu. Yanî sonra yaparım diyenler helâk oldular. Bugünkü ömrü vehim ve hayâl için harcamak ve hayâl olan şeyleri ele geçirmek için, mevcut olanları elden kaçırmak çok çirkin bir iştir. Elde bulunan şeyi, en ehemmiyetli, en kıymetli şey için kullanmak gerekir." Akıllı kimse, zevâl üzere yaratılmış olanlara tutulup kalmaz, bunlara gönül bağlamaz. Zira Resûlullah efendimiz; (Dünyâ, geçilecek bir köprü gibidir. Bu köprüyü tamîr etmekle uğraşmayın. Hemen geçip gidin!) buyurmuştur. Dünyâ âhiretin tarlasıdır İbrâhim Hakkı Erzurumî hazretleri buyuruyor ki: "Ölümden önce olan her şeye dünyâ denir. Bunlardan, ölümden sonra faydası olanlar, dünyâdan sayılmaz. Âhiretten sayılırlar. Çünkü dünyâ, âhiret için tarladır. Âhirete yaramayan dünyâlıklar, zararlıdır. Dünyâ sevgisi âhirete hâzırlanmaya mâni olur. Çünkü kalb, onu düşünmekle, Allah'ı unutur, ibâdet yapamaz olur. Dünyâ ile âhiret, doğu ile batı gibidir ki, birine yaklaşan, ötekinden uzak olur." Fudayl bin İyâd hazretleri, sık sık; "Dünyânın tamâmı altından olsaydı, yine yok olurdu. Âhiret ise, çanak-çömlek gibi topraktan olsaydı, yine bâkî olurdu. Akıllı kimse, geçici olan dünyâyı, altın da olsa reddeder. Bâkî olan âhireti, çanak çömlek gibi topraktan da olsa kabûl eder. İşin aslı, âhiret bâkî ve altın gibi kıymetlidir. Dünyâ ise, fâni ve çanak-çömlek gibi kıymetsizdir" buyururdu. Netice olarak, dünya ve içindekiler, kendileri için takdir olunan vakit tamam olunca, kemale erince, "Her kemâlin bir zevâli vardır" hükmü gereğince, zevâl yani yok olmakla karşı karşıyadır. Bu dünyâya neler geldi, ben diyenler göçüp gitti, Bilmeli, bu fâni mülkü, yarattı Hak, zevâl üzre...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.