Kişinin sözü, amelinden çoksa...

A -
A +

İslâmiyet; ilim, amel ve ihlâs olmak üzere üç kısımdır. İmân edilecekleri, emir ve yasakları öğrenmek, ilimdir. Öğrendiklerine tâbi olmak, bunlara uygun hareket etmek, ameldir. İlmi ve ameli, yalnız Allah rızâsı için yapmak da, ihlâstır. Kur'ân-ı kerîm, bu üçünü de, emretmekte ve övmektedir. Ehl-i sünnet âlimleri, amel îmândan bir parça yani îmânın şartı değilse de, îmânın kemâlinin şartıdır buyurmuşlardır. Necm sûresinin 32. âyetinde meâlen; (Allah, sâlih amel işleyenlere, Cennetini verecektir. Onlar, küçük günâhlardan, büyük günâhlardan ve fuhuşlardan sakınanlardır. Senin Rabbinin affı boldur) buyurulmuştur. Peygamber efendimiz de; (Amelsiz söz kabûl olmaz. Niyetsiz amel kabûl olmaz. Sünnete uygun olmazsa, hiçbiri kabûl olmaz) buyurmuştur. İslâm âlimleri ve tasavvuf büyükleri; "İnsana vâcib olan birinci vazîfe, îmân, amel ve ihlâs sâhibi olmaktır. Dünyâ ve âhiret saâdetleri, ancak bu üçüne kavuşmakla elde edilir" buyurmuşlardır. "Amelsiz ilim kurtarmaz!" İmâm-ı Gazâlî hazretleri, bir talebesinin suâline verdiği cevapta buyuruyor ki: "Ameli, ibâdeti elden bırakma! Kalbe âit hâlleri ve bilgileri unutma! Yâni hareketlerin ilme, hâllerin de, tasavvufa uygun olsun! İyi bil ki, amelsiz ilim, insanı kurtaramaz. Bunu sana misâllerle anlatayım: Bir kimse, dağda bir arslana rastlasa, yanında yayı ve kılıcı bulunsa ve bunları kullanmasını iyi bilse ve ne kadar cesûr olursa olsun, bu âletleri kullanmadıkça, arslandan kurtulabilir mi? Sen de bilirsin ki, kurtulamaz. İşte bunun gibi, bir kimse ne kadar ilim sâhibi olursa olsun, bildiğine göre hareket etmezse, ilminin faydası olmaz... Diğer bir misâl, bir doktor hastalansa, hastalığını teşhis edip ilâcını da bilse ve bu ilâç hakîkaten o hastalığa çok iyi gelse, ilâcı kullanmadıkça, yalnız bilgisinin onu iyi edemeyeceğini pekâlâ bilirsin. Bir insan ne kadar ilim edinse, ne kadar kitap okusa, bildiklerini yapmadıkça faydası yoktur. İyi bil ki, çalışmayınca, din yolunda yürümedikçe sevap kazanamazsın! Amelsiz ilim, insanı kurtarır zannediyorsun ve ilim sâhibi olunca, amel etmeden kurtuluruz sanıyorsun. Bu hâlinize çok şaşılır. Çünkü ilmi olan kimsenin, amelsiz kuru ilmin kıyâmette kendine zarar vereceğini, bilmiyordum, diye özür ve bahâne yapamayacağını bilmesi lâzımdır. Peygamber efendimiz; (Kıyâmet günü azâbların en şiddetlisi, elbette, ilminin faydasını görmeyen âlime olacaktır) buyurmuştur. İblîs, bütün dinleri biliyordu. Fakat ilmi ile amel etmedi ve kaybetti. Hadîs-i şerîfte; (Cehennemde azâb çekenlerden bazıları, kötü kokular yayar. Bu koku diğerlerine ateşten dahâ fazla azâb verir. 'Sen ne günâh işledin ki, böyle pis koku çıkarıyorsun' denilince, 'ben din adamı idim. Bildiklerimi yapmazdım' der) buyuruldu. Eshâb-ı kirâmdan Ebûdderdâ hazretleri; "İlmi ile âmil olmayan, amel etmeyen din adamına âlim denilmez" buyurmuştur. Bir kimse, din bilgilerinden yüzbin mesele öğrense, bunları kullanmadıkça, faydalarını görmez. Hasta olan kimse de, derdinin en faydalı ilâcı bulunsa, kullanmadıkça, faydasını görmez." İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki: "Dünyâ ve âhiret saâdetlerine kavuşmak için, dünyâ ve âhiretin efendisine uymak lâzımdır. Ona uymak için, Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiklerine uygun olarak, önce itikâdı düzeltmek lâzımdır. Bundan sonra, o büyüklerin Kur'ân-ı kerîmden ve hadîs-i şerîflerden anlayıp bildirdikleri helâl, harâm, farz, vâcib, sünnet, mendûb ve mubâh bilgilerini öğrenmek ve bütün işlerini bunlara uygun olarak yapmak lâzımdır. Bu iki kanat olmadan yükselmek olamaz." Bedbahtlığın alâmeti! Sehl bin Abdullah Tüsterî hazretlerine, bedbahtlığın alâmeti olan şeyler nelerdir? diye sorulduğunda: "İlmi olup, onunla amel edememek, ameli olup, ihlâslı olmamak. Bunun alâmeti de ibâdet ve hizmetleri zorlukla yapmak ve Hak teâlânın verdiğine râzı olmayıp, başka şeyler peşinde koşmaktır" buyurmuştur. Bişr-i Hâfî hazretleri buyuruyor ki: "Kişinin ameli az olursa, düşünce ve sıkıntıya mübtelâ olur." Din büyükleri; "Eğer kalbde darlık ve üzüntü, vücutta bitkinlik ve halsizlik, rızıkta eksiklik ve bereketsizlik olursa, bunun boş ve yersiz konuşmalardan meydana geldiği bilinmelidir" buyurmuşlardır. Netice olarak; kişinin sözü, amelinden çok olursa, aklı noksan demektir. İlim öğrenip kullanmamak delilik, ilimsiz amel de yanlış olur, kabûl edilmez. Dinimiz düşünce dini değil, amel dinidir. Namazı istediğin kadar düşün, haccı istediğin kadar hayal et, orucu istediğin kadar düşün. Namaz kılınmaz, hacca gidilmez ve oruç tutulmazsa neye yarar!.. Abdullah-ı Ensârî hazretlerinin buyurduğu gibi: "Kişinin sözü amelinden çok olursa noksandır. Ameli sözünden fazla olursa kemâldir."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.