Esas gaye, îmânla ölmektir...

A -
A +

Îmân, Peygamberlerin bildirdiklerini, dil ile söylemek ve kalb ile tasdîk etmek demektir. Peygamberi tasdîk etmeyen, inkâr eden kimse, kâfir olur. Kâfirler, Cehennemde sonsuz kalacaktır. Allahü teâlâ, sonsuz merhametinden dolayı, Peygamberler göndererek, var ve bir olduğunu ve inanılması lâzım olan şeyleri, kullarına bildirmiştir. Peygamberi işitmeyen bir kimse, Allahü teâlânın var ve bir olduğunu düşünüp, yalnız buna îmân eder ve Peygamberi işitmeden ölürse, bu da Cennete girecektir. Bunu düşünmeyip, îmân etmezse, Cennete girmeyecektir. Peygamberi inkâr etmediği için, Cehenneme de girmeyecektir. Kıyâmet günü, hesaptan sonra, tekrâr yok edilecektir. Cehennemde sonsuz yanmak, Peygamberi işitip de, inkâr etmenin cezâsıdır. İmâm-ı Rabbânî hazretleri; "Cennet ile Cehennem'den başka ebedî bir yer yoktur. Cennet'e girmek için îmân ve dînin emirlerine uymak lâzımdır" buyurmuştur. Aklı olan, îmân eder... Aklı olan bir kimse, hemen îmân eder. Aklına uymayıp, nefsine, şehvetlerine uyan kimse ise, başkasına aldanır ve inkâr bataklığına saplanır. Ananeye, modaya uymak hastalığı, nefislerimizin tuzaklarından biridir. Çok kimse, kendi nefislerinin bu tuzaklarına düşerek, büyük saâdetlerden, kazançlardan mahrûm kalmışlardır. Bunun içindir ki Allahü teâlâ, bir hadîs-i kudsîde; (Nefislerinizi, kendinize düşman biliniz! Çünkü nefisleriniz, bana düşmandırlar!) buyuruyor. Her işte, yerken, içerken, konuşurken... Rabbim bundan râzı mı diye düşünmek lâzımdır. Altmış sene devamlı oruç tutup, ibâdet eden birisinden nasihat istemişler. O da; "Allahı unutarak iş yapan kimseye, Cehennem ateşi yetmez mi?" buyurmuştur. İhlâslı olmak büyük nimettir. Bu nimetten mahrum olanlar, uyandırılmalıdır. Hazret-i Ömer; "Peygamber efendimizin muvaffakiyeti, başarısı, Kur'ân-ı kerime tam uymasındandır" buyurmaktadır. İşte bizler de, Kur'ân-ı kerime, Peygamber efendimizin bildirdiklerine tam uyarsak, muvaffak oluruz. Din büyüklerinin bütün işi, Peygamber efendimize tam uymak idi. İnsana bazı felaketler, kendine yani nefsine güvenmesinden, güzelliğinden, zenginliğinden gelir. Allahü teâlâyı unutarak yapılan işin neticesi, Cehennemdir. Cenâb-ı Hak; (Emr-i ma'rûf, nehy-i anil münkeri terk ederseniz en kötünüzü başınıza getiririm) buyurmaktadır. Allahü teâlâ, İhlâs ile yapılan ameli kabul eder. Allahü teâlânın emirlerini bildirmek ise, her Müslümâna farzdır. Müslüman, bu tebliğe, önce kendi nefsinden başlamalıdır. Namâzları vaktinde ve doğru kılmalıdır. Peygamber efendimiz birini acele namâz kılarken görünce; (Namazlarını böyle kılarsan, sana ümmet-i Muhammedden demezler) buyurmuştur. Namazları, şartlarına uygun kılmamaktan Allahü teâlâya sığınmalıdır. Bir gün Abdülhâlık Goncdüvânî hazretlerinin huzûruna uzak yerden bir misâfir ve biraz sonra da yanlarına, güzel sûretli, temiz giyimli bir genç gelir. Bu genç, Abdülhâlık Goncdüvânî hazretlerinden duâ isteyip hemen ayrılır. Misâfir; -Efendim! Bu gelen genç kimdi acaba? Gelmesi ile gitmesi bir oldu der. Abdülhâlık Goncdüvânî hazretleri; -Bizi ziyârete gelip duâ isteyen bir melek idi buyurur. Misâfir hayret eder ve; -Efendim! Son nefeste îmân selâmeti ile gidebilmemiz için bize de duâ buyurur musunuz? diye yalvarır. Bunun üzerine Abdülhâlık Goncdüvânî hazretleri; -Her kim farzları eda ettikten sonra duâ ederse, duâsı kabûl olur. Sen, farz olan ibâdeti yaptıktan sonra duâ ederken bizi hatırlarsan, biz de seni hatırlarız. Bu durum hem senin, hem de bizim için duânın kabûl olmasına vesîle olur buyurur. Gizli duâ etmelidir... İmâm-ı Birgivî hazretleri, vasiyetinde buyuruyor ki: "Yalvararak ve gizli duâ etmelidir. Yalnız iken Allahü teâlâya yalvarmalı, âcizliğini ve günahlarını düşünerek ağlamalıdır. Allahü teâlâdan istikâmet, af, âfiyet, rızâsını ve muvaffakiyet istemelidir. Îmânın gitmesinden korkup, dâimâ hüsn-i hâtime yani son nefeste îmân ile gitmeyi istemeli, İslâm nîmetine her zaman şükretmelidir." Netice olarak, bir insanın îmânlı olarak ölüp ölmeyeceği, son nefeste belli olur. Bütün ömrü îmân ile geçip, son günlerinde îmânı gidip, îmânsız olarak ölen bir kimse, kıyâmette îmânsızlar arasında olur. Her şeyin, her işin bir gayesi, kıblesi vardır. Esas gaye, îmân ile ölmek, son nefeste Allah demektir. Bu sebeple îmân ile ölebilmek için, her gün duâ etmek lâzımdır. Mutarrif bin Abdullah hazretlerinin buyurduğu gibi: "Helâk olan bir kimsenin nasıl helâk olduğuna hayret etmem. Fakat saâdete kavuşup, kurtulan bir kimsenin nasıl kurtulabildiğine hayret ederim. İyi biliniz ki; Allahü teâlâ bir kuluna, îmân ile ruhunu teslim etmekten, îmân ile ölmekten daha büyük bir nîmet vermemiştir."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.