Seven, sevdiğine itâat eder...

A -
A +

Herhangi bir kimse, birini seviyorum deyince, sevdiğine karşı mecâzî muhabbeti olduğu anlaşılır. Câhil, bidat sâhibi, sâlih ve sâdık her Müslümân, Resûlullah efendimizi böyle sevmektedir. Müslümân olmak için, bu kadar sevgi kâfi görülmüştür. Feyz getiren yani Peygamber efendimizin mübarek kalbinden gelen nûru alabilmek için, hakiki sevgiye kavuşmak lazımdır. Hakiki sevginin hâsıl olması için de, Resûlullah efendimizin sözlerini, işlerini, hâllerini ve ahlâkını öğrenmek ve bunları sevmek lâzımdır. Sevilene itâat edilir. Her şeyde ona tâbi olunur. Bir kimsede, bu hakiki sevgi çoğalırsa, o kimse, sevdiğinden başka her şeyi unutur. Fakat sevebilmek kolay bir şey değildir. Nefsin sevdiklerini, kalbin sevdiği hakîkî güzellikler sanarak aldananlar çok olmuş, felâkete sürüklenmişlerdir. Sevginin yeri kalbdir Muhabbetin, sevginin yeri kalbdir. Kalb, muhabbet yeridir. Aşk, muhabbet bulunmayan kalb, ölmüş demektir. Kalbde, yâ dünyâ sevgisi, yâhud Allah sevgisi bulunur. Dünyâ, harâm olan şeyler demektir. Emirleri yaparak, haramlardan sakınarak, kalbden dünyâ sevgisi çıkarılınca, kalb temiz olur. Bu temiz kalbe, Allahü teâlânın sevgisi, kendiliğinden dolar. Günâh işleyince, kalb kararır, hasta olur. Dünyâ muhabbeti yerleşerek, Allahü teâlânın sevgisi gider. Muhammed Pârisâ hazretleri buyuruyor ki: "İnsanı Allahü teâlâdan uzaklaştıran perdelerin en zararlısı, kalbin kararması, hasta olması, yanî dünyâ sevgisinin kalbe yerleşmesidir. Bu sevgi, kötü arkadaşlardan ve lüzûmsuz şeyler seyretmekten hâsıl olur. Çok uğraşarak, bunları kalbden çıkarmalıdır. Faydasız kitâb, roman, gazete okumak, lüzûmsuz şeyler konuşmak, dünya sevgisini artırır ve insanı Allahü teâlâdan uzaklaştırır. Kalbin hasta olması, Allahü teâlâyı unutmasıdır. Allahü teâlâya kavuşmak isteyenlerin, bunlardan sakınması, nefsi kuvvetlendiren, azdıran her şeyden sakınması lâzımdır." Seven, sevdiğini çok hatırlar, onu hiç unutmaz. Allahü teâlâyı seven Allahü teâlâyı, Resûlullah efendimizi seven Resûlullah efendimizi, evliyâyı seven evliyâyı çok zikreder, hatırından hiç çıkarmaz. Hadis-i şerifte; (İnsan, sevdiğini çok zikreder) buyurulmuştur. Çocuklarını, hanımını, tarlasını, bağını, bahçesini, parasını, makamını seven bir kimse, nasıl ki bunları hiç gönlünden çıkarmaz ve hep hatırlarsa, Allahü teâlâyı ve Onun sevdiklerini seven bir kimse de, bunları kalbinden hiç çıkarmaz, hep hatırlar. Herkes kalbini yoklarsa kimi çok sevdiğini anlar ve sevdiği ne emrettiyse onu yerine getirir. Seven, sevdiğinin isteklerinin bâzısını yapar, bâzısını yapmazsa sevgisinin az olduğu, hiçbirini yapmazsa sevmediği anlaşılır. Abdullah bin Mübârek hazretleri, huzuruna gelen birine; "Allahü teâlâya isyân ederek, O'nu sevdiğini söylemen acâibdir. Eğer sevgin doğru olsaydı, O'na itâat ederdin; çünkü seven, sevdiğine itâat eder" buyurmuştur. İsmâil Fakîrullah hazretleri buyurdu ki: "Allahü teâlâyı seven, Peygamber efendimizi de sever. Peygamber efendimizi seven O'na salevâtı çok okur, sünneti ile amel eder." Müslümân, Allahü teâlâyı seven ve Allahü teâlânın da kendilerini sevdiği kimseleri çok sever. Çünkü bunlar, İslâmiyyeti doğru olarak insanlara öğreten rehberlerdir. Rehberi sevmek, Allahü teâlâyı ve Resûlullah efendimizi sevmekten ileri gelmektedir. Bu sevgiye, Hubb-i fillah denir. İbâdetlerin en kıymetlisinin hubb-i fillah olduğu hadîs-i şerîfle bildirilmiştir. Peygamberlerin hepsi, insanlığa yol gösteren, onları cehalet karanlığından kurtaran rehberlerdir. Kıyâmete kadar gelecek olan insanlara, Rehber olarak Muhammed aleyhisselâm gönderilmiştir. Dolayısı ile Muhammed aleyhisselâmı sevmek, herkese farzdır. Peygamber efendimiz; (Allahü teâlâyı seven, beni sever) buyurmuştur. Muhammed aleyhisselâmı sevmenin alâmeti ise, Onun getirdiği dinine, yoluna, sünnetine ve ahlâkına uymaktır. Allahü teâlâ, Peygamber efendimize hitaben, Kur'ân-ı kerîmde meâlen; (Bana uyarsanız, Allahü teâlâ sizi sever) demesini emir buyurmuştur. "Unutmayan unutulmaz!" Seven bir kimse, sevdiğinin sevdiklerini de sever. Sevdiğinin düşmanlarına düşman olur. Bu sevmek ve düşmanlık, bu kimsenin elinde değildir. Kendiliğinden hâsıl olur. Süfyân bin Uyeyne hazretleri; "Allahü teâlâyı seven, Allahü teâlânın sevdiklerini de sever. Allahü teâlânın sevdiklerini seven, Allahü teâlânın rızâsı için sever" buyurmuştur. Netice olarak seven, sevdiğini çok hatırlar, onu hiç unutmaz ve ona itâat eder. Seven, sevdiğinin sevdiklerini de çok sever ve düşmanlarına düşman olur. Bu sevmek ve düşmanlık, bu kimsenin elinde değildir. Ali Hâfız Efendinin sohbetlerinde sık sık buyurduğu gibi; "Muhabbet edene muhabbet edilir. Seven sevilir. Unutmayan unutulmaz."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.