Devamlı olan amel kıymetlidir

A -
A +
Amellerin, ibâdetlerin kabûl olması yani sevâb verilmesi için, hem şartlarına uygun olması, hem ihlâs ile niyyet edilmesi ve hem de devamlı olması lâzımdır.

Allahü teâlâya îmândan sonra, ibâdetlerin en kıymetlisi, Ehl-i sünnet i'tikâdında olmaktır. Ehl-i sünnet demek, inanmakta, ibâdetlerde, insanlarla yapılan işlerde, Muhammed aleyhisselâmın sünnetine, yoluna, Eshâb-ı kirâma, Tâbi'înin ve daha sonra gelen İslâm âlimlerinin söz birliğine uymaktır. Bunların yolunu, fıkıh ve ilmihâl kitaplarından okuyup öğrenmek lâzımdır. Müslümânların çoğu nefislerine ve kısa akıllarına, kendi görüşlerine uyarak, bu yoldan ayrılmışlar, bid'at ehli olmuşlardır. Bezzâziyyede buyuruluyor ki:
"Kur'ân-ı kerîmden bir miktâr ezberledikten sonra, fıkıh öğrenmek lâzımdır. Çünkü Kur'ân-ı kerîmin hepsini ezberlemek farz-ı kifâyedir. Lâzım olan fıkıh bilgilerini öğrenmek ise, farz-ı ayndır.  Farzlardan sonra ibâdetlerin en kıymetlisi, ilim ve fıkıh öğrenmektir."
Muhammed Şeybânî hazretleri;
"Her Müslümânın harâmları, helâlleri bildiren ikiyüzbin fıkıh bilgisini öğrenmesi lâzımdır" buyurmuştur.
Bir kimse Peygamber efendimize gelerek;
-Ya Resûlallah ben yalnız ramazan orucunu tutar, farz olan beş vakit namazı kılarım. Bunlara da başka bir şey ilâve etmem. Zekat verecek ve hacca gidecek bir şeyim de yok. Acaba bu hâl ile vefât ettiğim zaman benim yerim neresi olur? diye sorar. Peygamber efendimiz o kimseye tebessüm ederler ve;
-Bu hâlinle âhırette benimle beraber olursun buyururlar.
İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:
"Her şeyden önce, Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiği, kitâplarında yazdığı itikâdı öğrenmek ve îmânını buna göre düzeltmek lâzımdır. Ondan sonra, fıkıh ahkâmını öğrenmeli, farzları yapmaya sarılmalı, helâle, harâma dikkat etmelidir. Farzların yanında, nâfile ibâdetlerin, hiç kıymeti yoktur. Zamânımızın Müslümânları, farzları bırakıp, nâfile ibâdetlere sarılıyor, nâfile ibâdetleri yapmaya  ehemmiyet verip, farzları meselâ beş vakit namâz kılmayı, ramazân ayında oruç tutmayı, zekât, uşur vermeyi, helâli, harâmları öğrenmeyi hafîf ve ehemmiyetsiz görüyorlar.
Zekât niyeti ile fakîre bir altın vermek, yüzbin altın sadaka vermekten dahâ sevaptır. Çünkü zekât vermek, farzı yapmaktır. Zekât niyeti olmadan verilenler ise, nâfile ibâdettir. Farz ibâdetin yanında nâfile ibâdetlerin hiç kıymeti yoktur. Deniz yanında, damla kadar bile değildir."
Netice olarak, amellerin, ibâdetlerin kabûl olması yani sevâb verilmesi için, hem şartlarına uygun olması, hem ihlâs ile niyyet edilmesi ve hem de devamlı olması lâzımdır. Peygamber efendimize, hangi amelin daha kıymetli olduğu sual edilince, cevaben;
(Devamlı olan ameldir) buyurmuşlardır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.