"Beni mahvetmek mi istiyorsun?"

A -
A +

Şeytân, hizmetçi kılığına girerek, yirmi seneye yakın büyük velî Cüneyd-i Bağdadî hazretlerinin yanına gidip gelerek, hizmetinde bulunur. Nihayet bir gün!..

İnsanın kemâli, olgun olması, fâni, geçici olduğunu, idrâk etmesi iledir. İslâmiyetten maksat, insanın, hiç olduğunu anlamasıdır. Dâimî, sonsuz var olmak, ülûhiyyet yani ilâhlık sıfatlarındandır ve yalnız Allahü teâlâya mahsûstur. Hârika, kerâmet göstererek, meşhûr olmak, kibre sebep olur. Böyle kimse, İslâmiyetin faydalarından mahrûm kalır ve ma'rifete yani Allahü teâlâyı tanıma ni'metine kavuşamaz.

Evliyânın büyüklerinden Ebû Sa'îd Ebülhayr hazretlerine;
-Falan kimse, su üstünde yürüyor dediklerinde;
-Bu iş kolaydır. Martı kuşları da, su üstünde yürüyor buyurur.
-Filan kimse, havada uçuyor dediklerinde;
-Kuş ve sinek de uçuyor buyurur.
-Filan kimse, bir ânda, bir şehirden bir şehre gidiyor dediklerinde;
-Şeytân da, bir nefeste şarkdan garba gidiyor. Böyle şeylerin kıymeti yoktur. Mert odur ki, herkes gibi yaşar, alışveriş yapar, evlenir ama bir ân, Allahü teâlâdan gâfil olmaz buyurur.

Şeytân herkesi bir taraftan yakalıyor. Hem İslâmiyete saldırtıyor, hem de, ibâdet yaptığını sanarak, kibre, ucba sürüklüyor. Bunun için Hikem-i Atâiyye kitabında; "Zillet ve inkisâra sebep olan günâh, izzet-i nefse ve kibre sebep olan tâ'atten daha hayrlıdır" denilmiştir.

Vaktiyle Şeytân, hizmetçi kılığına girerek, yirmi seneye yakın Cüneyd-i Bağdadî hazretlerinin yanına gidip gelerek, hizmetinde bulunmuş. Fakat bir türlü Onun gönlüne vesvese vermeye, Ona istediklerini yaptırmaya muvaffak olamamış.

Nihayet bir gün;
-Ey Üstad, yoksa siz benim kim olduğumu biliyor musunuz diye sorar. Cüneyd-i Bağdadî hazretleri de;
-Sen lânetlenmiş olan İblissin. İlk geldiğin andan beri seni tanıyorum, buyurmuştur. Bu cevap üzerine Şeytân;
-Bu zamâna kadar sizin kadar yüksek dereceye ulaşan başka bir büyük zât tanımıyorum. Yirmi senedir size hiçbir isteğimi yaptırmaya muvaffak olamadım, der. Cüneyd-i Bağdadî hazretleri;
-Ey lânetlenmiş olan melûn, şimdi de beni, kendini beğenme hastalığına düşürerek, mahvetmek mi istiyorsun! Yirmi senede yapamadığını yirmi saniyede mi yapak istiyorsun? Hemen burayı terk et, yanımızdan uzaklaş diye bağırır.

Netice olarak insan, elinden hiçbir şey gelmeyen âciz bir varlıktır. İnsan, ancak bir parça konuşabilen, biraz düşünebilen bir mahlûktur. İyi düşünse, kibre, gurûra kapılmaz, aksine, ne kadar boş olduğunun farkına varır. Ucub yani yaptığı ibâdetleri, iyilikleri beğenmek, insânı kibre sürükler, günâhları unutmaya sebep olur. Günâh ise, kalbi karartır. Günâhlarını düşünen kimse, ibâdetlerini büyük görmez. İbâdet yapmanın da, Allahü teâlânın lütfu, ihsânı olduğunu düşünür.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.