"Sen, kendi nefsini yola getir!"

A -
A +

Nefsin kötülükleri, İslâmiyetin beğenmediği, harâm ettiği şeyler demektir. Kalp, nefsin, şeytânın, kötü arkadaşın şerrinden kurtulunca, harâmları sevmek hastalığından kurtulur.
İnsan, ben deyince, nefsini göstermektedir. Bunun için her mü'minin, nefsini tezkiye yani nefsin yaratılışında mevcut olan küfrü, inkârı ve günâhları temizlemek için uğraşması, çalışması lâzımdır.

İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:

"İnsanın nefsi îmân etmez ve İslâmiyetin sûretine uymak istemez. Onun yaratılışı böyledir. Bundan dolayı İslâmiyetin sûretine uyanların îmânı, îmânın suretidir, yani görünüşte îmândır. Namâzları, oruçları ve bütün ibâdetleri, ibâdetlerin suretidir, hep görünüşte ibâdettirler. Çünkü insan deyince, insanın nefsi anlaşılır. Herkes 'Ben' deyince nefsini bildirmektedir. İnsan ibâdet yaparken, nefsi küfür hâlindedir. Yaptıklarının yerinde bir iş olduğunu inkâr etmektedir. Böyle bir insanın îmânı ve ibâdetleri, hakîkî ve doğru olabilir mi? Allahü teâlâ, çok merhametli olduğu için îmânın ve ibâdetlerin sûretlerini, görünüşlerini, doğru olarak kabul buyuruyor. Böyle kullarını Cennete koyacağını söz veriyor. Allahü teâlâ, sonsuz ihsân sâhibi olduğu için, yalnız kalbin tasdîk etmesini, inanmasını îmân olarak kabul buyurmuştur. Nefsin inanmasını istememiştir. Böyle olmakla berâber Cennetin de, sûreti, hakîkati vardır. Dünyada İslâmiyetin yalnız sûretine kavuşanlar, Cennetin de yalnız sûretine kavuşacaklar, onun zevkini, tadını alacaklardır. Dünyada İslâmiyetin hakîkatine kavuşanlar, Cennetin de hakîkatine kavuşacaklardır."

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî hazretlerinin oğlu Sultan Behâeddîn Veled, başından geçen bir hâdiseyi şöyle anlatır:

"Babamla bir gün Hüsâmeddîn Çelebi'nin bağına gidiyorduk. Babam beni bir katıra bindirmişti. Kendisi de, diğer talebelerle beraber yaya olarak gidiyordu. Ben babamın tam arkasında idim. Bir ara babam Mevlânâ hazretlerinin mübârek vücûdunu, Allahü teâlânın izniyle büyük bir nûrun kapladığını gördüm. Etrâfa güneş gibi ışık saçıyordu. Hemen hatırıma, babamın büyüklüğünü inkâr edenler geldi ve;

-Böylelerine şaşıyorum, niçin kötü düşünüyorlar diye kendi kendime söylendim. Birden babam geriye dönerek;

-Ey Behâeddîn, sen babanı inkâr edenleri bırak da, kendi nefsini yola getir. Sakın ucub ve kibir hastalığına yakalanmayasın. Herkes yaya yürürken, sen binek üzerindesin. Bu kadarcık gönül yüksekliği, insanı ucba, kendini beğenmeye götürür, nefsinin ve şeytanın eline düşürür ve onlara hizmet ettirir buyurdu."

Netice olarak, nefsin kötülükleri, pislikleri, İslâmiyetin beğenmediği, harâm ettiği şeyler demektir. Kalp, nefsin, şeytânın, kötü arkadaşın şerrinden kurtulunca, harâmları sevmek hastalığından kurtulur.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.