"Zekâtla, malınızı zarardan koruyunuz!"

A -
A +

Kıyâmet gününe ve Cehennem azâbına inanan zenginlerin, mallarının zekâtını, tarla mahsullerinin, meyvelerin uşrunu vererek, bu azaplardan kurtulmaları lâzımdır.

Zekât vermek, Kur'ân-ı kerîmin 32 yerinde, namâzla birlikte emredilmektedir.

Tövbe sûresinin 34. âyet-i kerîmesinde meâlen;
(Malı, parayı biriktirip zekâtını, Müslümân fakîrlerine vermeyenlere çok acı azâbı müjdele!) buyurulmuştur.

Kıyâmet gününe ve Cehennem azâbına inanan zenginlerin, mallarının zekâtını, tarla mahsullerinin, meyvelerin uşrunu vererek, bu azaplardan kurtulmaları lâzımdır.

Hadîs-i şerîfte;
(Zekât vererek, malınızı zarardan koruyunuz!) buyuruluyor.

Tefsîr-i Mugnîde buyuruluyor ki:
"Kur'ân-ı kerîmde üç şey, üç şeyle berâber bildirildi. Bunlardan biri yapılmazsa, ikincisi kabûl olmaz. Peygambere itâat edilmedikçe, Allahü teâlâya itâat edilmiş olmaz. Anaya, babaya şükredilmedikçe, Allahü teâlâya şükredilmiş olmaz. Malın zekâtı verilmedikçe, namazlar kabul olmaz."

İmâm-ı Gazâlî hazretleri, mahşer gününü anlatırken buyuruyor ki:
"İnsanlardan her biri, dünyada sımsıkı sakladıkları malı boyunlarına geçirmişlerdir. Deve zekâtını vermeyenlerin, boynuna deve yüklenir. Öyle bağırır ve ağırlaşır ki, büyük dağlar gibi olur. Sığır, koyun zekâtı vermeyenler de, böyle olur. Bunların feryâtları âdeta gök gürlemesi gibidir.

Ekin zekâtını, yani uşrunu vermeyenlerin boynuna ekin denkleri yüklenir ki, dünyada hangi cins ekinin zekâtını vermemiş ise, o cinsten, o denkler dolmuştur. Eğer buğday ise buğday, arpa ise arpa dolmuştur ki, ağırlığından altında 'vâveylâ', 'vâseburâ' diye bağırır. Altın, gümüş ve kâğıt para ve sâir ticâret malı zekâtından vermeyenler de, dehşetli bir yılanı yüklenirler. Boynu ile halkalanmış, boynu üzerinde yüklenmiş, hattâ değirmen taşlarını yüklenmiş kadar ağırlığı vardır. Bu hâldeyken feryat ederler ve;

-Bu nedir, derler. Melekler de onlara;

-Bunlar, dünyada zekâtını vermediğiniz mallarınızdır derler. İşte bu dehşetli hâl, Âl-i îmrân sûresinin 180. âyet-i kerimesinde meâlen;

(Dünyâda esirgedikleri, kıyâmet günü boyunlarına takılır) buyurularak bildirilmiştir."

Netice olarak, dünyanın çabuk geçip, gidici olan malı, parası, insanı aldatmamalı. Zira bu mallar, daha önce bir başkasınındı. Bizden sonra da, başkasının olacaktır. Cehennemin şiddetli azâbını düşünmelidir. Zekâtı ayırılıp verilmeyen o mallar, uşru verilmeyen o buğdaylar, hakîkatte zehirdir. Malın hakîkî sâhibi, Allahü teâlâdır. Zenginler, Onun vekîlleri, fakîrler de, âilesi, akrabâsı gibidir. Vekîllerin, Allahü teâlânın borcunu fakîrlere vermesi lâzımdır. Bunun için zengin olan her Müslümanın, zekâtını seve seve ve İslâmiyyetin emrettiği kimselere vermesi lâzımdır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.