Ruhun ve nefsin gıdası

A -
A +
''Biz insanın ruhunu, güzel bir surette yaratıp, sonra en aşağı dereceye indirdik.''
 
Sual: Ruhun ve nefsin gıdasının, lezzetlerinin farklı, birbirine zıt olduğu kitaplarda bildirilmektedir. Buna rağmen ruh nasıl oluyor da nefsin gıdasını kendi gıdası zannedebilir?
Cevap: Konu ile alakalı olarak Mektûbât kitabının 99. Mektûbunda buyuruluyor ki:
“Ruh ile ceset, her bakımdan, birbirinin aksi, zıddı olduğundan, bunların bir arada kalabilmesi için, Allahü teâlâ, ruhu nefse âşık etti. Bu sevgi, bunların bir arada kalmasına sebep oldu. Kur’ân-ı kerîm, bu hâli bize haber veriyor. Vettîn suresinin bir âyetinde meâlen;
(Biz insanın ruhunu, güzel bir surette yaratıp, sonra en aşağı dereceye indirdik) buyuruldu. Ruhun bu dereceye düşürülmesi ve bu aşka tutulması, kötülemeye benzeyen bir metih, övgüdür. İşte ruh, nefse karşı olan bu aşkı, sevgisi sebebi ile, kendini nefis âlemine attı ve nefse tabi, esir oldu. Hatta, kendinden geçti, kendisini unuttu, nefs-i emmare hâlini aldı.
Ruh, her şeyden daha latif, maddenin en hafifi olan hidrojen gazından, hatta bir elektrondan da daha hafif olduğundan, madde bile olmadığından, her ne ile birleşirse onun hâline, şekline ve rengine girer. Kendini unuttuğu için, evvela kendi âleminde, derecesinde iken, Allahü teâlâya olan bilgisini de unuttu, cahil ve gafil oldu. Nefis gibi cehalet karanlığı ile karardı.
Allahü teâlâ, çok merhametli olduğu, acıdığı için, Peygamberler  gönderip, bu büyükler vasıtası ile ruhu kendine çağırdı ve sevgilisi olan nefse uymamasını, nefsi dinlememesini ona emretti. Ruh bu emri dinleyip, nefse uymaz, ondan yüz çevirir ise, felaketten kurtulur. Yok eğer, başını kaldırmaz, nefsle beraber kalmak, bu dünyadan ayrılmamak isterse, yolunu şaşırır, saadetten uzaklaşır.
İşte ruh, bu hâlde kaldıkça, nefsin gafleti, cahilliği, ruhun da gafleti, cehaleti olur. Yok eğer, ruh, nefisten yüz çevirir, ondan soğur, onun yerine Allahü teâlâyı severse ve kendi gibi, bir mahluku sevmekten kurtulup, sonsuz var olana âşık olup, bu aşk ile kendinden geçerse, zahirin, yani nefsin gafleti, cehaleti, batına, yani ruha sirayet etmez. O, Allahü teâlâyı bir an unutmaz. Nefsin gafleti, ona nasıl tesir etsin ki, o nefisten, tamamen ayrılmıştır. İşte bu vakit, zahir gaflette iken, batın âgâhtır, uyanıktır. Her an Rabbi iledir.”
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.