Rusya ve İsrail'le yumuşama

A -
A +
Moskova’yla kriz altı ay sürdü. İsrail’le yumuşama süreci hız kazanmasaydı, daha da devam edebilirdi. Dışişleri Bakanlığı iki krizin de aynı anda bitirilmesinin daha uygun olacağı değerlendirmesini yapmıştı. Karar vericiler de bu görüşe iştirak ettiler. Uygun zaman kollandı. Başbakan değişikliği sonrasında geliştirilen yeni dış politika konsepti çerçevesinde hiç vakit kaybetmeden düğmeye basıldı. Mısır’la yeni sayfa açma konusu ise şimdilik ertelendi.
İsrail’le yıllardır, Rusya ile son iki aydır yürütülen diyalog sürecini tıkayan pürüzler süratle giderildi. Siyasi polemiğe sebep olacağı baştan belli olan ‘özür/üzüntü’ konusu yoğun bir kamu diplomasisiyle birkaç gün içinde gündemden çıkarıldı. Bilhassa İsrail’le varılacak bir mutabakatın, Mavi Marmara olayı sebebiyle siyasi alanda eleştirileceği de, diplomatik açılımın oyun planını hazırlayanlarca dikkate alınmıştı. Hamas lideri Halid Meşal Türkiye’nin Filistin halkının yanında olmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Gazze’ye dev yardım paketi hazırlanarak yola çıkarıldı. 31 Mayıs 2010’da İsrail askerleri tarafından öldürülenlerin ailelerine verilecek tazminat miktarı üzerinde mutabakata varıldı. Son olarak, Mavi Marmara konvoyunun hükümetin onayı alınmadan yola çıktığı ilan edildi. Rusya ile krizin turizmden meyve ticaretine kadar çok geniş bir alana getirdiği olumsuzluklar o kadar büyüktü ki, Rusya’yla anlaşma haberinin duyulmasıyla birlikte tüm sektörlere yayılan rahatlama duygusu, İsrail’le yeniden el sıkışmanın bazı kesimlerde yol açtığı hoşnutsuzluğu gölgede bıraktı.
Real politik duygusallığa galebe çaldı. Çıkarlar gerektirdiğinde devletler arası ilişkilerde husumet bulutlarının nasıl kolayca dağılıp gittiğini bir kez daha görmüş olduk. Planlanışı, icra edilişi, kamuoyuna sunuluşu ve eleştirilere karşı geliştirilen ikna edici gerekçelerle birlikte değerlendirildiğinde Türk dış politikasındaki Rusya-İsrail çifte açılımının başarılı şekilde yürütüldüğünü söyleyebiliriz. Kısa bir süre önce bu köşede yazdığım gibi, diplomasinin ideal olanı değil mümkün olanı elde etme sanatı olduğu bu son örnekte çarpıcı olarak görüldü.
Yeni dış politika paketinin içine başka ülkeler de konulacaktır. Şartlar uygun olduğunda kronik Kıbrıs problemi başta olmak üzere Türkiye’yi yıllardır yoran ne kadar karmaşık dış politika konusu varsa hepsinin çözüldüğüne şahit olacağız. Şüphesiz Ankara’nın adım atması için ön şart, İsrail ve Rusya süreçlerinde olduğu şekilde Türkiye’nin çıkarlarının bunu gerektirmesidir.
Diğer yandan, İsrail ve Rusya ile ilişkiler güllük gülistanlık değil elbet. Olması da beklenemez. Türkiye’nin nasıl bu iki ülkeye zeytin dalı uzatırken birtakım beklentileri varsa, Tel Aviv ve Moskova'nın da aynı türden beklentileri var. Çıkarlar örtüştükçe, işbirlikleri gelişecek. Bakış açıları farklılaştıkça, yeni gerilimlere kapı aralanacak. Her iki ülkeyle başlayan yumuşamanın sınırları olduğu akıldan çıkarılmamalı.
İsrail’le ilişkilerin hassas noktası Filistin meselesidir. 1948’den bu yana İsrail Arap komşularıyla veya Filistin’le ne zaman çatışmaya girmişse, istisnasız her seferinde Türkiye-İsrail ilişkileri de gerilmiştir. Dolayısıyla, birkaç hafta içinde Tel Aviv’de görevine başlayacağına kesin gözüyle bakılan Türkiye Cumhuriyeti büyükelçisinin, ‘istişarelerde bulunulmak üzere Ankara’ya çağrılmaması’ için İsrail’in Filistin’e yönelik politikalarında eski pervasızlıklarını bir kenara bırakması gerekir. İsrail-Filistin kalıcı barışı için bir umut doğarsa, Türkiye 2000'lerin başında olduğu gibi taraflar arasında ‘güvenilir arabulucu’ olmaya en yakın adaydır.
Rusya’yla ilişkilerin hassas noktası ise genel kanaatin aksine Suriye değil, NATO-Rusya ilişkileridir. Esad’ın statüsünün ne olacağıyla ilgili görüş farklılıklarından dolayı ikili ilişkilerde tekrar büyük bir kriz yaşanmaz. Aksine, Suriye’de terörle mücadele konusunda Ankara ve Moskova iş birliği bile yapabilirler. Fakat, Rusya’nın NATO üyesi olan Baltık ülkeleri ve Polonya ile ilişkilerinin bozulması, ABD ile sorun yaşaması ya da NATO’ya girmek isteyen Ukrayna’ya karşı tutumunun daha da sertleşmesi, ister istemez Türkiye-Rusya ilişkilerini de zorlar.
Türkiye ile her iki ülke arasında gelecekte yaşanabilecek yeni sorunların engellenebilmesinin yolu diyalog kanallarının sürekli açık tutulmasıdır...
Yaklaşan Ramazan Bayramınızı en kalbi duygularımla tebrik ediyorum.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.