“SURİYE ÜÇLÜSÜ”

A -
A +
Türkiye, Rusya ve İran, Moskova’da bir araya gelerek Suriye’nin geleceği konusuna asgari müştereklerde anlaşmamış olsalardı, Halep şu an 21. Yüzyılın en büyük mezbahasına dönmüş olacaktı. Masum insanların gözlerini kan bürümüş cellatların elinden kurtarılması şüphesiz Türk diplomasisinin büyük bir başarısıdır.
Moskova toplantısından üç önemli sonuç çıktı.
Birincisi, Suriye’nin toprak bütünlüğü konusunda bu üç ülkenin mutabakatıdır. Gelecekte Suriye’de nasıl bir yönetim sistemi kurulabileceğini bugünden tahmin edemeyiz. Fakat üniter, federal ya da konfederal hangi yapı tesis edilirse edilsin, Ankara-Moskova ve Tahran arasındaki mutabakat sürdüğü müddetçe Suriye’nin parçalanarak, yeni bağımsız devletlerin ortaya çıkmasına izin verilmeyeceği anlaşılıyor.
İkinci sonuç, Suriye’de terörle mücadelenin, Baas rejiminin devam edip etmeyeceğinden daha öncelikli bir konu hâline geldiğidir. Ülkenin terör unsurlarından tamamen temizlenmesinin barışın tekrar tesisi için gerekli olduğu net bir biçimde Moskova toplantısında teyid edilmiştir.
Üçüncü sonuç ise, Suriye muhalefetinin diplomasi masasında yer alabilmesi için Rusya ve İran’ın ilk kez yeşil ışık yakmalarıdır. Daha önce terör örgütü olmakla itham ederek muhatap almaktan kaçındıkları Suriyeli ılımlı muhalif unsurları bu iki ülkenin masaya çağırma ihtimali belirmiştir.
Önümüzdeki dönemde Suriye’deki savaşın bir an önce sona ermesi için bu üç ülkenin öncülüğünde yeni toplantılar yapılabilir. Şayet üç ülke arasında hâlen var olan bazı çok önemli görüş ayrılıkları giderilebilirse, önümüzdeki aylardan itibaren Türkiye, Rusya ve İran’ın garantörlüğünde Suriye’de barışa ulaşılabilir.
Söz konusu görüş ayrılıklarından en önemlisi, Suriye’deki terörist grupların tanımlanmasıyla ilgilidir. DAEŞ’in terörist bir örgüt olduğu konusunda görüş ayrılığı bulunmazken, PYD-YPG’nin niteliği konusunda Moskova ve Tahran, Ankara’yla aynı yaklaşıma sahip olduklarını gösteren herhangi bir işareti henüz vermiş değiller.
Diğer yandan, Suriye’de güvenli bölgeler oluşturulması konusunda da Moskova toplantısından bir sinyal çıkmadı. Fırat Kalkanı operasyonunun başarıyla tamalanmasını müteakip terörden tamamen arındırılmış bölgenin güvenliğinin sağlanması ve savaş mağduru Suriyeli sivillerin sığınabilecekleri bir alanın korunması ancak bu üç devletin anlaşmasıyla mümkün olabilir. Üç devlet anlaşırlarsa, Birleşmiş Milletler de söz konusu alanı kendi himayesinde bir güvenli bölge olarak tanımlayabilir.
Son olarak, İran tarafından bölgeye taşınan silahlı milislerin ne zaman geri çekilecekleri konusu da bir muamma olarak ortada durmaktadır. Suriye dışından gelen bu silahlı grupların varlığının devamı gelecekte yeni mezhep çatışmalarının alevlenmesine yol açabilir. İran’ın, Orta Doğu’daki nüfuz alanını genişletme siyaseti sürdüğü müddetçe, ne Irak’tan ne de Suriye’den tamamen çekilmesini beklemek gerçekçi olmaz.
Moskova toplantısında ulaşılan sonuçların kalıcı olup olmayacağını, Türkiye, Rusya ve İran’ın yeni düzenin garantörleri olarak “Suriye Üçlüsü” şeklinde anılıp anılmayacaklarını önümüzdeki günlerdeki gelişmeler gösterecek. Bugün net olan bir hafta öncesine göre Halep’teki sivillerin daha güvenli bir ortama taşınmış oldukları. Topyekûn sükûnet ve barış içinse daha yapılacak çok şey var...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.