Suriyeli sığınmacılar meselesi

A -
A +

Makul her Türk vatandaşı gibi ben de Suriyeli sığınmacılar konusunun tartışılma şeklinin, en hafif ifadesiyle, ayarının kaçtığını düşünüyorum. Bu tartışmanın dozunun daha da artması durumunda adım adım neler olacağına bakalım:

-Sosyal medyada ve görsel basında sığınmacı/yabancı düşmanlığı daha da körüklenecek. Çoğu uydurma, servis yapımı ya da fabrikasyon paylaşımlar tedavüle sokulacak.

-Kahvede, okulda, cami bahçesinde, iş yerinde, otobüste, vapurda, kısacası bir araya gelinen her yerde konuşulan bir numaralı konunun, “Türkiye’deki yabancıların Türkiye’ye verdiği zarar” olması temin edilecek.

-Sığınmacıların çok olduğu yerlerden birinde -ya da aynı anda birkaçında- bayrağa hakaret, Atatürk anıtına saldırı, bayanlara ya da çocuklara tasaddi vb. provokatif eylemler tertip edilecek. Bunlar süratle haberleştirilerek kitlelere yayılacak.

-İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere birçok şehirde, yabancı karşıtı mitingler tertip edilecek. Bazı mitinglerden sonra gece yarısı yabancıların işlettiği -Arapça tabelalı- dükkânlara saldırılar gerçekleştirilecek.

-Sığınmacıların, bilhassa çok bulundukları yerlerde -kendilerini savunma gerekçesiyle- çeşitli savunma birimleri oluşturmaları, semtlerinin girişlerine barikatlar kurmaları teşvik edilecek, güvenlik birimleriyle itiş-kakışlarına ve çatışmalarına zemin hazırlanacak.

-Sığınmacıların İstanbul’un göbeğinde miting yapması ve “dünyaya seslenmeleri” ayarlanacak.

-Son aşamada, Türk vatandaşları ile sığınmacılar arasında fiziki temas yaşanması ve arbede çıkması için gerekli adımlar atılacak. Ülkede Türklerle sığınmacılar arasında iç çatışmalar körüklenecek.

Nereden mi biliyorum? Görünen köy kılavuz istemez de ondan biliyorum...

Türkiye’deki sığınmacı probleminin bugün geldiği seviye, ülkemizi istihbarat servislerinin operasyonları için uygun bir zemin hâline getirmektedir. Profesyonel ve akılcı tedbirlerin ivedilikle alınmaması hâlinde, yukarıda yazdıklarımın ve daha fazlasının bu ülkede yaşanması maalesef içten bile değil.

Olmaz demeyin. Böyle bir operasyonun neredeyse bütün şartları hazırlanmış durumda. Sadece birilerinin pimi çekmesi bekleniyor. O pimi içeride çekecek PKK'lısından, FETÖ'cüsüne çok hain var. Türkiye’yi iç karışıklığa sürüklemek isteyen yabancı servislerin fırsat kolladığını unutmayın.

Ne yapmak lazım?

Kafamızı kuma gömecek değiliz. Türkiye’nin bir sığınmacı problemi vardır. 10 yıl kadar önce bir başbakan yardımcısının “100 bin bizim kırmızı çizgimiz” dediğini çok net hatırlıyorum. Nerede 100 bin, nerede 4-5 milyon? Mübarek ramazan ayında bile, en muhafazakâr semtlerimizdeki camilerde bile “Ensar-Muhacir” teşbihleri çoktandır yapılmıyor. Suriyeli sığınmacılar için bugüne kadar harcanan kaynağın tam miktarını bilen yok. En son 2019’da en yetkili ağızdan 40 milyar dolar rakamını duymuştuk. Katlanmıştır. Enflasyonun %70 olarak açıklandığı bir dönemde, çarşı-pazar yanarken, sığınmacılar için neden hâlâ kaynak harcandığının sokaktaki vatandaşa izah etmenin hiç kolay olmadığını, bayramda seçim bölgelerine giden milletvekilleri herhâlde yakından görmüşlerdir.

Bu problemin çözümü kolay değil ama Şam ile diyalog kurmadan da mümkün değil. Devletlerin ebedî düşmanlıkları olmaz. Ortak çıkarları olur. Suriye’nin kuzeyinde PKK-PYD’nin devletleşme projesinin engellenmesi Ankara ve Şam’ın ortak çıkarıdır.

Geçen hafta da yazdım. Küresel ve bölgesel şartların olağanüstü şekilde değiştiği bir iklimde, Ankara-Şam diyaloğu bir gerekliliktir. Araştırmalar, Türkiye’deki Suriyelilerin %70’inin Suriye bu durumdayken geriye dönmek istemediklerini ortaya koyuyor. İç savaşın tamamen sona ermediği, evlerin, iş yerlerinin harap durumda olduğu bir ülkeye dönmek istememeleri normal. Bu insanları trenlere doldurup, sınırın ötesine boşaltamayacağımıza göre yapmamız gereken Suriye’deki iç savaşın bir an önce sona ermesine katkı vermektir. Bunun yolu da Rusya-Türkiye-Suriye üçlü görüşmelerinden geçer. “Geri Dönüş İçin Müşterek Teknik Komite” kurulmalıdır.

Diğer taraftan Türkiye, Suriye ve Suriye’nin diğer komşularıyla birlikte hareket ederek, sığınmacıların ülkelerine geri dönüşü konusunu Birleşmiş Milletler seviyesinde bir gündem maddesi hâline getirmeli ve bunun için gerekli uluslararası finansmanın toplanmasına gayret sarf etmelidir. Suriye’nin kuzeyine uydu kentler inşa etmek geçici bir çözümdür. Türkiye’ye göçmüş olanların geldikleri bölgelerin yeniden inşasına odaklanılmalıdır. Bunun maliyeti de uluslararası konsorsiyumlar tarafından üstlenilmelidir.

Suriye’ye dönüşün parametreleri netleşene ve kitlesel geri dönüşler başlayana kadar, Türkiye’deki sığınmacılara Türk vatandaşlığı verilmesi uygulaması askıya alınmalıdır. Vatandaşlık, sığınmacıların ülkelerine dönmemeleri için özendirici bir faktör olmaktan çıkarılmalıdır.

Milletçe müteyakkız, sağduyulu ve soğukkanlı olmamız gereken bir dönemden geçiyoruz. Kışkırtmalara prim vermeyeceğiz. Planlı, rasyonel ve seri hareket ederek bu problemi çözmekten başka çaremiz yok.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.