Türkiye-Rusya ilişkilerinde kritik viraj

A -
A +
Türkiye-Rusya ilişkileri son yıllarda çok önemli dönüm noktalarından geçti.
Bir Rus savaş uçağının Türk jetleri tarafından düşürülmesi, Fırat Kalkanı Harekâtı sırasında bir Türk birliğinin yanlışlıkla Rus uçakları tarafından vurulması, Rusya’nın Ankara Büyükelçisinin bir suikast sonucu öldürülmesi iki ülke ilişkilerini krize sürükleyen ya da sürükleyebilecek gelişmelerden bazılarıydı.
Suriye’de iki ülke sık sık karşı karşıya geliyor ancak 2017 başından beri yürütülen Astana süreci ve Soçi’de yapılan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Putin arasındaki zirvelerde diyalog yoluyla sorunların çözümü konusunda önemli çabalar sarf ediliyor.
Her iki ülkenin de Suriye’de çatışan çıkarları var. Moskova yönetimi, Suriye’nin yeniden Esad iktidarı altında birleşmesini istiyor. Buna karşılık Ankara, bu ülkeden kendi güvenliği için bir tehdit hâline gelmesini engelleyecek bir yapının oluşmasında ısrarcı. Türkiye ayrıca Suriye’de mültecilerin evlerine dönmelerini temin edecek ve muhaliflerin de söz sahibi olacağı bir yönetim kurulmasını arzu ediyor.
Türkiye mevcut Esad/Baas yönetimiyle ne PKK/YPG sorununun çözülebileceğine inanıyor ne de mültecilerin ülkelerine dönmesini sağlayacak bir huzur ve barış ortamının tesis edilebileceğine.
Türkiye’nin PKK/YPG ile iş birliği yapan Amerikan yönetimine yönelik baskısı sonucu bu ülkenin askerlerini Suriye’nin kuzeyinden çekmesi ile birlikte Rusya ve Şam yönetiminin ABD’nin boşalttığı alanları doldurmak arzusunda olduğu görülüyor. Washington yönetiminin kendisini bu kadar kolay satmasının hayal kırıklığı içerisinde Türkiye karşısında yeni müttefik arayan PKK/YPG’nin Moskova ve Şam ile iş birliğine hazır olması Rusya’nın işini kolaylaştırıyor.
Ama ABD’nin çekilmesiyle birlikte oluşan bu yeni dönemde Rusya’nın PKK/YPG karşısında nasıl bir ilişki geliştireceği Türkiye-Rusya ilişkileri açısından kritik önem taşıyor.
Bu aşamada Rusya’nın bu terör örgütüne yönelik politikasının Türkiye ile ilişkilerine nasıl etki edeceğini görmek için Türk-Amerikan ilişkilerinin son yıllardaki seyrine bakması yeterli olacaktır.
Ankara ile Washington arasındaki ilişkilerin krize sürüklenmesinin ana sebeplerinden biri ABD’nin açık bir şekilde PKK/YPG’den yana tercih yapması ve bu örgütü silahlandırması oldu. Amerika’daki bazı Türkiye karşıtı aktörlerin Suriye ve Türkiye’ye yönelik siyasetlerini PKK/YPG ile iş birliği üzerinden dizayn etmeye çalışmaları Türkiye ile ABD arasında stratejik ortaklığa son vererek Ankara’nın Moskova ile yakınlaşması sonucunu doğurmuştu.
Rusya açısından bakıldığında, NATO’nun en önemli üyelerinden birinin bölge sorunlarının çözümünde ABD’den çok kendisiyle iş birliği yapması ve temel hava savunma silahlarını ABD’den değil de kendisinden alması önemli bir kazanımdı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Putin arasındaki ikili zirvelerin son dönemdeki yoğunluğuna bakıldığında, Türkiye’nin Rusya ile ilişkilere çok önem verdiği ve bu ülkeyle rasyonel bir ilişki sürdürmeyi arzuladığı görülür.
İşte bu rasyonel ilişki, terör örgütlerini ortak düşman olarak görüp ona göre politika izlemeyi gerektirir.
Rusya için Sovyetler Birliği döneminden kalma müttefiki Suriye üzerinde sahip olduğu nüfuzun sürdürülmesi çok önemli ve iç savaş sırasında Moskova bu ülkedeki askeri varlığını iyice artırdı. Türkiye, Rusya’nın Akdeniz’e açılan kapısı olarak gördüğü Suriye’deki bu varlığını kabul ediyor.
Bu aşamadan sonra her iki ülkenin Suriye’de istikrarsızlığı sona erdirecek kalıcı bir barış için iş birliğini sürdürmesi gerekiyor. Bu barış ancak her iki ülkenin de karşılıklı güvenlik hassasiyetlerini dikkate aldığında kalıcı olabilecektir.
Rusya’nın Suriye’deki askerî varlığını garanti altına almayan bir barış kalıcı olmayacağı gibi, Türkiye’nin PKK/YPG terör örgütü karşısında güvenliğini garanti altına almayan ve 3,6 milyon Suriyeli mültecinin dönüşüne imkân sağlayamayan bir barış da mümkün değildir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.