Hukuk-Siyaset gerilimi

A -
A +
Modern siyasi tarihimiz, hukuksal alan ile siyasal alan arasındaki gerilimli ilişkinin gelgitleri ile kendisini üretmektedir. Demokratik siyasal düzenin bir gereği olarak politik alanın hesap verebilirliği/hesap verme sorumluluğu doğal olarak siyaseti ve onun figürlerini bir vesayet himayesinden mahrum ve görece korunaksız kılmaktadır. Buna bağlı biçimde siyasal alan, kimi zaman yargı erki marifetiyle hukukun, kimi zaman da ideolojik aygıtları aracılığıyla 'devlet aklının' mütecavizane tahakkümüne maruz kalmaktadır.
Örneğin 1982 Anayasası sonrası dönemde, siyasal alanı vesayet altına alma girişimi olarak siyasi partilerin kapatılması gibi vesayetçi yargı pratikleri üretilmiştir. Bu suretle, siyasal alanın kendi dinamikleri ile demokrasinin kurumsallaşması ve kültürel bir tutum olarak gelişmesi yargısal aktivizm ile inkıtaya uğratılmıştır. Ne yazık ki, maruz kaldığı bu operasyonel müdahaleler neticesinde siyasi tarihimizde politik alan ile hukuksal alanın demokrasi kültürünün beslediği sahih bir zeminde üretilmesi olanağı yok edilmeye çalışılmıştır. Ülke gündemimiz, apolitize edilmiş, yapay ve güdümlü bir politik alan üretmeyi amaçlayan müdahale örneklerine tanık olmuştur.
Bu meyanda son günlere damgasını vuran tartışma, üç siyasi partinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolu ile 'seçim barajının iptalini talep etmesi' üzerine ortaya çıkmıştır. Söz konusu tartışmanın konusu, Seçim Kanununun 33. maddesinde düzenlenen şu hükümdür: "Genel seçimlerde ülke genelinde... geçerli oyların %10'nu geçmeyen partiler milletvekili çıkaramazlar." Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu ilgili başvuruyu, 2'ye karşı 14 üyenin oyuyla konu bakımından yetkisizlik nedeniyle reddetmiştir. Tartışmaya son noktayı koyan bu isabetli karar öncesinde ihsas edilen görüşler (rey), bizatihi politik alanı karakterize eden yasa yapma yetki ve sorumluluğunu manipülatif bir tayin ediciliğe maruz bırakmıştır.
1961 Anayasası ile hukuk sistemimizde yer bulan Anayasa Mahkemesi, hukuksal alan ile siyasal alan arasındaki gerilimli ilişkinin kurucu öznesi olarak rol almıştır. Yüksek Mahkeme, siyasal alanı, hukuksal akıl ile değil, ideolojik çekirdeği ile karakterize olan 'devlet aklı' ile tanzim etme noktasında aktivist bir özne olarak ortaya çıkmıştır.
Seçim barajı meselesinin, temsilde adalet prensibi açısından politik düzlemde, ilgili maddenin yürürlüğe girdiği tarihten bu yana (1983 tarihli Milletvekili Seçimi Kanunu) tartışma konusu olduğu kamuoyunun malumudur. Temsilde adalet ilkesini zedeleyici nitelikteki bu düzenleme kuşkusuz, hukuksal alan ile politik alan arasındaki gerilimin özgün bir örneği olarak zikredilebilir. Bu örnek, siyasal alanın devletin içkin ideolojik tercihleri doğrultusunda kristalize olduğu politik bir dönemin tezahürü olarak nitelendirilebilir. 'Seçim kanunlarının temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkelerini bağdaştırıcı' nitelikte olmasını öngören anayasal düzenlemede istikrar ilkesinin refere ettiği politik alan kuşku yok ki, steril bir siyasal alana ve seçkinci siyaset figürlerine tekabül etmektedir.
Bu ideolojik tercihlerin ruh verdiği politik dönemler yargısal aktivizm örnekleri ile hukuk facialarına yol açmıştır. Organik anlamda kurumsallaşmış erklerin uhdelerinde yer alan iki temel alan olarak yasa yapım süreci ve yasaların uygulanması süreçleri hukuk-siyaset ilişkisinin tezahür ettiği etkileşimli iki düzlemini ifade etmektedir. Bu yönüyle hukuk ile siyaset arasında kategorik bir alansal ayrışmayı imkansız kılan bir etkileşim söz konusudur. Siyasal pratikler açısından hukukun nötralize bir yapıya sahip olduğunu öne sürmek pek mümkün görünmemektedir.
Hukuksal alan ile siyasal alan arasında sürgit devam eden bu gerilim ilişkisi bir alacakaranlık kuşağı gibi ülkede yeşerecek demokratik siyasal iklime gölge düşürmektedir. Bu iki alan arasındaki sınır çizgilerinin 'olması gereken biçimde tayini', demokrasi ve özgürlükler ile siyasal kültürün derinleştirilmesi suretiyle mümkün olacaktır. Yeni Türkiye ideali, bu iki alan arasındaki gerilimin sınır tanımaz mütecavizliklerinin yerini, ileri demokratik normlarla kurulu bir etkileşime bırakması ile gerçeklik kazanabilir. 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.