Darbe/ler: Trajediden Umuda

A -
A +

12 Eylül 1980 Askeri darbesinin baş mimarı Genelkurmay Başkanı Kenan Evren'in ölümü, Türk siyasi tarihine damgasını vuran militaristik darbe trajedilerinin derin bir teessürle hafızamızda yeniden canlanmasına yol açmıştır. Sistematik işkenceler, idamlar, yargısız infazlar, kayıplar, yasaklar, mağduriyetler ve insan onurunu hiçe sayan ağır insan hakları ihlalleri ile yaralanmış olan bilinçler ve yürekler bu travmayı yeniden hatırlamıştır. Bu vesile ile yalnızca 12 Eylül'ü değil, siyasi tarihimizde derin politik ve sosyolojik kırılmalara yol açan darbelerin (27 Mayıs 1960 İhtilali;12 Mart 1971 Muhtırası gibi) ortaya çıkardığı ağır insani yaraları yeniden anımsadık.

İnkıtalar, müdahaleler ve ihtilaller karşısında kendisini var etme ve geliştirme serüveni oldukça sancılı olan demokrasi tarihimiz açısından bu darbelerin sebep ve neticelerinin muhasebesi elzemdir. Bu çerçevede, geçmişle bir hesaplaşma ve geleceğe dair bir projeksiyon üretme adına, bir darbe anatomisi çıkarmanın lüzumu aşikârdır.

Ancak, üzerinden yaklaşık otuz beş yıl geçmesine rağmen, bu darbenin ortaya çıkardığı zihinsel ve sosyo-psikolojik travmanın kuşatıcılığı topyekûn sahici bir hesaplaşmayı imkânsız kılmıştır. Zira her şeyden önce bu darbe, mağdur kuşakları bilişsel ve duyuşsal olarak felce uğratmıştır. Dumura uğrayan zihnî durum, bu trajedinin ne öncesi-sonrasına, ne yerel-küresel aktörlerine ya da taşeronlarına ve ne de tarihi siyasal bağlamına dair esaslı bir değerlendirme ve muhasebe imkânına sahip olmuştur. Bu süreçte, demokratik siyasal alanın bütünlüğüne dair bir değer muhasebesini imkânsız kılan bir ahlak, darbe ahlakı da türemiştir. Bu yüzden darbeler, yalnızca kendine özgü politik, ekonomik ve hukuksal düzen var etmekle kalmaz, bunun yanı sıra bir insan tipolojisi de üretir.

Darbe hukuku ve sosyolojisi ile tanzim edilmiş politik düzenin kendisini demokratik değerler doğrultusunda restore etmesi de zaman almıştır ve almaktadır. Bu zamansal gecikmeye yol açan baş âmiller, militaristik darbenin üretmiş olduğu değer düzenini tahkim etmeyi amaçlayan post-modern müdahaleler (28 Şubat), muhtıralar ve türedi darbe girişimleri olmuştur.

İktidar mücadelesini siyasetin kendi öz dinamikleri ve prosedürleri ile yürütme potansiyeli olmayan politik ve sözde sivil aktörler, her daim darbe sosyolojisinden nemalanmaya eğilimlidir. Zira bu puslu atmosferin var ettiği kırılgan siyasi düzlemde birçok apolitik ve iktisadi güç odakları ortaya çıkar. Bütün bunlara rağmen yaklaşık olarak son on yılda, politik restorasyon sürecinin büyük bir ivme kazandığına şahit olmaktayız.

Ancak bu sürecin bütün tortularından ve arızalarından arınmış bir biçimde kalıcı hale getirilmesi, kuşkusuz restorasyon ya da reform ile değil 'yeniden inşa (re-construction)' ile mümkün olacaktır. Yeniden inşa, yirmi birinci yüzyıl Türkiye'sine yaraşır yeni bir anayasa inşası anlamına gelmektedir. Bu inşa, devlet ile millet arasında inkıtaya uğrayan ve/ya ihlal edilen toplumsal sözleşmesel bağın yeniden kurulmasına imkân sağlayacaktır. Böylelikle darbelerle millet iradesi üzerine çöreklenen vesayet edici apolitik aklın izalesi temin edilebilecektir.
Toplumsal katmanları ve onların değerlerini ötekileştirerek devlet ile millet arasında sosyolojik bir mesafe üreten darbe ruhu sindirilecektir.

Geçmişle yüzleşmenin ve muhasebenin gelecek projeksiyonu açısından en önemli hasılası, kuşkusuz darbe döneminin bakiyesi olan anayasal düzenin yeni bir anayasa inşası ile kökten değişimidir. Büyük bir sosyal yıkım ile kuşakların feda edildiği darbe anaforlarından çıkışın tek çaresi olarak görülen yeni anayasa umudunun, 7 Haziran genel seçimlerini daha bir anlamlı hale getirdiğine kuşku yoktur. Bu seçim sürecinde seçmenlerin siyasi tercihini tayin edici temel faktörlerden birisini de büyük bir umutla beslenen bu toplumsal beklentiye siyasi partilerin cevap verebilme potansiyeli/vizyonu oluşturacaktır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.