'Sağır ve Dilsizler Okulu'

A -
A +
'Frankfurt Okulu' olarak bilinen felsefe akımının en önemli temsilcilerinden birisi olan Alman felsefeci Theodor W. Adorno (1903-1969) başyapıtı olan Minima Moralia -Sakatlanmış Yaşamdan Yansımalar- adlı eserinde yer verdiği fragmanlardan birisinin başlığı şöyledir: 'Sağır ve Dilsizler Okulu'.
Adorno, çağ insanının içinde bulunduğu 'dilsizleşme ve konuşma kapasitesinin körelmesi' tehlikesinden dem vurduğu fragmanında sözlerine şöyle başlar: "Okullar trafik kazalarının kurbanlarına yapılan ilk yardımı andıran bir konuşma eğitimi verirken öğrenciler de gittikçe dilsizleşiyor. Bir söylev verme, dinleyici topluluğu önünde konuşma yapma yeteneğine sahipler; ağızlarından çıkan her cümle, ortalamanın sözcüsü olarak karşısına geçtikleri mikrofon için yeterli kılıyor onları; ama birbirleriyle konuşma kapasiteleri gittikçe köreliyor." Bu fragmanda Adorno, derin bir toplumsal çarpıklığa, sakatlanmışlığa ve paradoksa işaret etmektedir.
Söz konusu çarpıklık ve sakatlanmışlık haline tanıklığımız, ironik biçimde 'iletişim ve bilişim yüzyılı' olarak nitelenen bir çağda zuhur ediyor. Tüm enstrümanları ile bilişim imkânlarının/tekniklerinin ve iletişimselliğin hem kamusal ve hem de özel alanı biçimlendirdiği bir çağda yaşıyoruz. Ancak paradoksal biçimde bu çağ, karşılıklı konuşmayı ve iletişimi mümkün kılan dil ortamını ve bağlamını her geçen gün erozyona uğratmaktadır. Konuşma yetisi ve kapasitesi yitime uğrayan modern insan, derin bir dilsizleşme ve beraberinde sağırlaşma marazına müptela olmuş durumdadır.
Aslında bu sosyal patolojinin kökeninde, dili salt bir iletişim aracına indirgeyen zihin dünyasının bedbaht ruhu yer almaktadır. Sıradanlaşma ve yüzeyselleşme hastalığına düçar olan düşünce ve anlam dünyamız, asgari dil ve anlam varlığı ile iletişim kurma saikiyle hareket etmektedir. Ne yazık ki 'söz söyleme, kelâm etme, sohbet etme, musahabe ve meramını anlatmanın' yerini, yapısal ve anlamsal formu bozulmuş sözcükler ile kısa mesajlaşmalar, işaretler, simgeler, hareketler vs. almıştır. Böylece 'ortalamanın sözcüsü' olan bireyler, 'düşünsel kısırlık ve dil tembelliğine' düçar olmuşlardır.
Hâlbuki dil, Heidegger'in deyişi ile 'varlığın evidir' ve varoluşsal anlamda 'insan, onun evinde barınır.' İletişim çağında modern insan, kendi eliyle kendisini varlığın evinden sürgün etmiştir. Bu sürgün ile varoluşumuzu anlamlandırdığımız ontolojik zemin kaybolmuştur. Böylece bu durum, yalnızca düşünce dünyamızın çoraklaşmasına değil, duygu dünyamızın da körelmesine yol açmıştır. Düşünce ve duygularımızın yalnızca efsunlu bir taşıyıcısı değil, aynı zamanda kurucusu olan dilimizi yani varoluşsal barınağımızı kaybetmiş olmanın şaşkınlığı ve bedbahtlığı içerisindeyiz.
Dilimizin kaybı, dilsizleşme, birbirimiz ile konuşma yani kelâm etme (mükâleme) imkânını da berhava etmiştir. Karşılıklı kelâm etmeyi mümkün kılan muhataplık, kısırlaşan söz ve anlam dünyamızda buharlaşmıştır. Modern insanın düçar olduğu bu sözsel/dilsel kifayetsizlik, insanı mecburen 'karnından konuşmaya sevk etmiştir'.
Bu dilsizleşme beraberinde kaçınılmaz biçimde topyekûn bir sağırlaşmayı da doğurmuştur. Bu, başkalarının sözlerine olduğu kadar, duygularına, hissiyatlarına, keder ve acılarına karşı da bir sağırlaşmadır. Bu hastalık, bir salgın gibi çoğalmak ve sirayet etmek suretiyle benliğimizi bütünüyle sarmaktadır.
Ve acıdır ki, dilsizleştikçe sağırlaşıyoruz; sağırlaştıkça duyarsızlaşıyoruz!
Hakikatin bilgisine erişme erdemine matuf olması icap eden konuşmalarımız da illetlidir. Ne yazık ki konuşmalarımız, kimi zaman haklı çıkma, kimi zaman iktidar kurma, kimi zaman bahse girme, kimi zaman çarpıtma gibi marazlarla mualleldir. Konuşmalar, çoğu zaman konuşmacının galebe çalma şehveti ve iktidar kurma hevesi ile zehirlenmektedir. Adorno'nun deyişi ile "Konuşmacılar, olabildiğince fazla puan toplamak istiyorlar: tek bir sohbet yok ki bahse tutuşma fırsatıyla zehirlenmiş olmasın. Eskinin insana yaraşır söyleşilerinde tartışılan konuya bağlanan duygular, söylenen şeyden bağımsız olarak inatçı bir haklı çıkma çabasına yatırılıyor şimdi..."
Ancak Adorno'nun ifade ettiği üzere, "insanın başına çöreklenen bela sadece dışarıdan geliyor olamaz: dilsizlik nesnel tindir."
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.