İlme Talip Olmak

A -
A +
Yıllara sârî bir dizi yapısal sorunlar yumağı ile yüzleştiğimiz yeni bir eğitim-öğretim yılı (2015-2016) başladı. Okullaşma oranı, fiziki altyapı ve donanım, yükseköğretime geçiş, eğitim-öğretim bürokrasisi ve yönetimi; eğitim-öğretim müfredatı, eğitime ayrılan bütçe ve sair altyapısal sorunlar gibi birçok meseleyi tartışıyoruz. Bütünüyle bu türden aktüel sorunlar üzerinden yürütülen tartışmaların anlamlılığında kuşku bulunmamaktadır.
Ancak, daha temelde okul öncesi öğretimden yükseköğretime kadar, tüm kademeleri ile eğitim-öğretim süreçlerinin dayandığı paradigma üzerinden felsefi düzlemde derinlikli mahiyet tartışmalarına ihtiyaç söz konusudur. Eğitim-öğretim süreçlerinin kavramsal şeması, kurumsal yapısı ve felsefesi, tüm boyutları ile tahlile muhtaçtır. Zira bu, rahmetle andığımız mütefekkir Nurettin Topçu'nun deyişiyle bir 'maarif davasıdır'. Bir anlamda bu dava, millet olarak var olma ve varlığımızı idame ettirme davasıdır.
Bu davanın en asli unsurlarından olan yükseköğrenim talebelerinin çıkmış oldukları yolun mahiyeti konusunda yüksek bir farkındalığa sahip olmaları icap ediyor. Bu meyanda, Epiktetos'un dostâne uyarısına dikkat kesilmek gerekiyor;
"Dostum! Önce yapacağın işin mahiyetini anlamaya çalış. Sonra bu işi yüklenecek güce sahip olup olmadığını anlamak için kendini yokla". Esaslı biçimde bu uyarı, aynı zamanda ilim tahsil etme yönünde iradesini ortaya koyan, yani ilme/bilgiye talip olan yolcuya dönük bir ikazdır. Matlûbu ilim olan talip, yola koyulmadan önce kat edeceği yolun mahiyetine ve kişisel takatinin ölçüsüne dair bir ön teemmüle muhtaçtır.
En geniş anlamı ile ilim, menzili hakikat olan bir yoldur. Bu yolun yolcusu hikmet ve marifet ile yol alır. İlim; zihinsel, kültürel ve fiziksel coğrafyalar arasında gezinmeyi gerekli kılan bir yolculuktur (rıhle). Bu yüzden tâlibin/yolcunun ilim tahsili, yola çıkmakla başlar. Yolcu (ilim talebesi) envâ-i türdeki meşakkat ve çilenin kendisine eşlik ettiği bir tarikte metanet ile seyr-ü sefer eder. Bu çilelerle olgunlaşan ruh, hakikat bilgisinin huzuruna varmakla huzura erer. Böylece huzura ermekle beden yorgunluğu, ruh doygunluğu karşısında anlamsızlaşıverir.
Bilgelik sevgisini kuşanan talip açısından ilim, Alman filozof Karl Jaspers'ın deyişi ile 'yolda olmaktır'. Zira her dem yolda olmakla, hakikat perdesini aralamak mümkün olur.
İlim, hayret makamında mukîm olan bir ruh ile kendisine talip olmayı gerekli kılar. Çünkü ilim, ancak hakikatin bilgisine talip olana yani talebesine iltifat eder. Bir anlamda ilim, hakikat avcılığıdır. Ancak ne yazık ki, artık talebelik, N. Topçu'nun deyişiyle "bir ilim yolculuğu değil, diploma avcılığına" dönüşmüştür.
Halbuki ilim, derin bir tarihsel gelenek içerisinde kendisini üreten bir bilgi birikimi ve bilgeliği ifade eder. Bu bilgi birikimi, geniş bir sosyal ağ ve epistemik cemaat içerisinde hasıl olur. İlme talip olmak ya da talebe olmak, bu sosyal ağa eklemlenmek ve söz konusu epistemik cemaate mensubiyeti ifade eder. Sokratik deyişle burada 'bilmek eylemektir'.
Bu öğrenim (tedrisat) vasatından beslenenler nihayetinde icazet almaya hak kazanırlar. İcazet almak, bilgisel ve davranışsal yetkinliğin yanı sıra, söz konusu mensubiyeti de tevsik eder. Bu icazet, yalnızca zihnî (bilgisel) anlamda değil, ahlaki anlamda da bir ilmi şahsiyetin varlığına delalet eder. Ancak icazet alan kişi, epistemik bir geleneğin mümessili olarak bu silsilede kendisine yer bulur. Bütün boyutları ile bir şahsiyet inşasının neticesini belgeleyen icazet, söz konusu temsiliyeti mümkün kılar.
İlim talebesi, bir ustanın ya da üstadın (muallim; müderris; hoca) yalnızca bilgeliğine değil, onun ahlaki ve/ya insani rehberliğine de muhtaçtır. Talebe (çırak) onun rahle-i tedrisinden geçmek suretiyle ancak, hakikat ve hal bilgisine vâsıl olur.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.