Türkiye-Rusya ilişkileri ve DAEŞ...

A -
A +

Tüm uyarılara rağmen sınır ihlali yapan Rus Hava Kuvvetlerine ait uçağın düşürülmesi, Türkiye-Rusya ilişkilerinin geleceği hakkında yeni bir dönemin başlayacağına işaret ediyor.

Rusya açısından atılması gereken adımlar ve karar verilmesi gereken tercihler bundan sonrası için Türkiye-Rusya ilişkisinin ana belirleyicisidir. Rusya-Türkiye arasında gerilimin artması, ilişkilerin kopması ve onarılmaz hale gelmesi, iki taraf için de ekonomik, siyasi, askerî ve stratejik  kayıpların kabullenilmesidir. Kimin daha fazla kayba uğrayacağı sorusu için çok ayrıntılı çetele tutmak ve ona göre sayısallaştırmak gerek. Buna gerek duymadan görünen gerçek, iki tarafın da kaybedeceklerinin olacağıdır. Ancak ana hatlarıyla stratejik zaviyeden bakıldığında Türkiye’yi kaybetmiş Rusya’nın Türkiye’ye kıyasla ilişki dinamiğini belirleyen unsurlar açısından daha fazla seçenek sıkıntısı yaşayacağıdır. Bu nedenle Rusya’nın çok iyi stratejik muhasebe yapması, durdurulamayan Suriye iştahının sonuçlarını çok iyi hesap etmesi gerekir. Bunu yaparken bir süredir Karadeniz havzasında, kuzey hattında yaşadıklarını ve yaşattıklarını bu hesaba dahil etmesi de gerekir. Bu noktada, kuzey hattında yaşanan gelişmelerin seyrinde Türkiye’nin tutumunu ve bunun Rusya açısından değerini hatırlamalıdır.

Rusya için kuzey hattında Ukrayna ve Gürcistan iki önemli sinir ucudur. Batının NATO ve AB eliyle bu iki sinir ucuna yaptığı stratejik hamleler Rusya tarafından oldukça sert cevaplarla karşılanmıştı. 2008 Gürcistan ve 2012 Ukrayna süreci, Rusya'nın sert gücünün yansıtıldığı, kanlı ve sıkıntılı bir süreç olarak yaşanmış ve sonuçta Kırım’ın ilhakına varacak kadar boyutlanmıştı. Bu duruma Batı, ekonomik çeşitliliği ve derinliği olmayan Rusya ekonomisine yönelik yaptırımlarla karşılık verdi. Petrol ve doğalgaz fiyatlarının düşürülmesi ve bu yolla ekonomisinin %60’ı enerji kaynaklarına dayalı olan Rusya’nın ekonomik kayba uğratılmasına çalışıldı. Ayrıca Batılı şirketler eliyle Rusya’nın finansal ve ticari ilişkilerinin zedelenmesi hedeflendi. Bu çabalar önemli sonuçlar da elde etti. Rusya’nın kayda değer ekonomik zararları oldu. Bu süreçte Türkiye, bir NATO ülkesi olmasına rağmen Rusya ile olan ilişkilerini, iki ülkenin çıkarlarını zedeleyecek düzeye gelmesine izin vermedi. Bu tavrını Türkiye, Suriye konusunda Rusya’yla taban tabana zıt bir konumda olmalarına rağmen gösterdi.

Şimdi Rusya, DAEŞ terör örgütünü gerekçelendirerek Suriye’de. Ancak DAEŞ'e yönelik hiçbir hamlesi olmamıştır. Mesele DAEŞ olsa ve DAEŞ’in tamamen çökertilmesi olsa ilk hamleyi bu örgütün petrol üreterek satış yaptığı Rakka’ya yapması gerekirdi. Gerçi Esad Rakka’yı DAEŞ’e âdeta eliyle teslim etti ve şimdi de en önemli petrol alıcısı. Yani DAEŞ’in Suriye’deki varlığından mevcudiyetini meşrulaştırmak için yararlanmış hem de ticari ilişkiye girerek başta Türkiye olmak üzere, kendisine düşman gördüğü ülkelere yönelik DAEŞ’e destek olmuştur.

Rusya açısından da DAEŞ, Doğu Akdeniz’in yeni enerji jeopolitiğinde kalıcı yer tutabilmenin meşruiyet aracıdır. Kuzey hattında yaşananlardan sonra AB ülkelerinin bilhassa doğalgaz konusunda Rusya bağımlılığından kurtulabilmek için yeni tedarik coğrafyası arayışında Doğu Akdeniz’in yeni potansiyellerinin ortaya çıkması, bu bölgeye odaklanmasına yol açtı. Şimdi Rusya bu bölgenin yeni enerji denklemlerinde yer alabilmeyi, mümkünse oyun kurucu değilse oyun bozucu rol üstlenebilmeyi tasarlıyor. Onun için Suriye’dedir. Ancak Rusya’nın hesap etmesi ve karar vermesi gereken bir gerçek var. Yükselen Doğu Akdeniz enerji jeopolitiğinin kilit ve merkez ülkesi Türkiye’dir. Bu konuya hassasiyet göstermeyerek, Türkiye’nin Suriye’deki sinir uçlarına dokunması, Türkmenleri hedef alması doğrudan Türkiye’nin güvenliğini tehdittir. Yeni dönemde güvenlik sınırları, ulusal sınırlarla sınırlı değildir. Rusya’nın bundan sonra Türkiye’ye karşı daha özenli davranması ve buna göre stratejik kararını vermesi zorunludur. Yaşananlar açıkça ortaya koymaktadır ki; Putin’in “sırtımızdan vurulduk” ifadesinin gerçeği, Suriye’de Türklere yapılan saldırılarla Rusya eliyle Türkiye’nin sırtından vurulmasıdır. Ama görünen o ki, Rusya şayet tavrında bir değişiklik olmazsa Suriye’de DAEŞ üzerinden  terör oyunu oynayan diğer güçlerle aynı pozisyona sürükleniyor.

DAEŞ üzerinden Suriye’de sergilenen terör oyunu, maskelerle, sahte gerekçelerle oynanıyor. Mısır’da seçimle işbaşına gelmiş, millet iradesine dayanan İhvan'a sabır göstermeyenler alelacele darbeyi tezgâhlayanlar, şimdi Suriye’de Irak’ta DAEŞ’le mücadelede 30 yıl sabredeceklerini söylüyorlar. Bu oyunu oynayanlar da zihnimizle alay edercesine buna inanmamızı bekliyorlar. Şimdi de neredeyse DAEŞ’i bir devlet olarak kabul edecek pozisyona girmek üzereler. Adına "İslam Devleti" diyerek böylece İslam’ı terörle, şiddet ve vahşetle anabilecekleri kalıcı bir damarı tesis etmek istemekteler. DAEŞ'i Selefilik, Haricilik üzerinden bir İslam yorumu olarak takdim etmeye çalışarak, İslam coğrafyasında gerçek adaletin, hak ve hukukun ve buna dayalı demokrasinin yani mazlum halkların iktidarlarının yani sömürgeci efendilerinin kuklalarından, diktatörlerinden arınmış iktidarlarının oluşmasını engellemeye çalışmaktadırlar. DAEŞ, bir enstrümandır, taşerondur, uluslararası istihbarat networkünün içinde geçtiği, kullanışlı araçtır. DAEŞ; sömürgeci ve ötekileştirici kimliğini terk etmeyen ve bu kimliğe dayalı reflekslerini her şartta her tarzda canlı tutmaktan geri durmayanların İslam Coğrafyasındaki damarıdır.

DAEŞ; onu ısrarla İslam’la anmak isteyenlerin, İslam’ı terörle tarif etmeye çalışanların, İslam’ın bereketli topraklarına göz dikenlerin kuklasıdır. DAEŞ; Hristiyan emperyalizminin İslam Coğrafyasındaki mızrak ucudur.

Ve bu mızrak; onu kullananlar arasında da kullanılmaya müsaittir. Rusya’nın bunu da hesap etmesi gerekir...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.