Demirtaş Moskova’dan Bildiriyor!..

A -
A +
HDP Eş Başkanı Demirtaş’ın Moskova ziyareti; HDP’nin yeni konumu, Hendek terörünün anatomisi, PKK terörünün geleceği, Kandil’in beklentileri gibi bir dizi konu hakkında fikir veren yeni bir sürecin habercisidir. 

Her şeyden önce HDP-PKK ve PYD üçlüsünün, Suriye’de elde ettikleri konum üzerinden ve gelecek tasarımları açısından ortak hayalleri çok daha fazla bütünleşmiş, pekişmiş, kuvvetlenmiştir. Bu durum bu üçlünün, hem Suriye’de hem de Türkiye’de aynı yolun izlenmesine karar vermesi anlamına gelir. Diğer bir ifadeyle, bir yandan Suriye’de elde edilen konumun genişletilmesi hedeflenirken, aynı dokunun ve anlayışın Türkiye’de de devreye sokulması arzulanıyor. Suriye’de sürdürülen kantonlaşma faaliyetinin benzerinin Türkiye’de de gerçekleşmesi isteniyor. Bunun için başlangıçta Cizre, Silopi, Nusaybin, Dargeçit ve Sur ilçeleri pilot uygulama alanı olarak seçilmiştir. Bu şehirlerin, hendek terörüyle teslim alınması, kurtarılmış bölgeler olarak ilan edilmesi, halk ile devlet arasında büyük bir çatışmanın yaşanması isteniyor.

Bu durum iç savaş provasıdır. Türkiye’yi süratle Suriyelileştirme planıdır. Bu plan halkı hedef alarak, korku ve şiddet yoluyla şehirleri yaşanamaz hâle getirerek, halkı devlete karşı kışkırtmanın planıdır. Dış kaynaklıdır. Bu toprakların ürünü olmayan arzuların yörüngesinde başkalarının çıkarlarına hizmet eden, ihanet planıdır. Kâh Washington kapılarında kâh Moskova kapılarında ihanet planına zemin ve destek aramaktır. Türkiye düşmanı her çizgi her pozisyon ve her süreç onlar için müttefikliktir. 

Diyarbakır’ın Sur ilçesinde yaşayan bir vatandaş “59 yıldır burada yaşarım ben. Bu son 5 senedir yaşadıklarımı keşke ölseydim de yaşamasaydım. Kim bu adamlar? Bunlar, buraların çocukları olamaz. Buranın çocukları çok temizdi. Nereden geldi bunlar? Bunlar Kürt değil. Camilerimizi, evlerimizi yaktılar” diyor. Aslında çığlık atıyor, haykırıyor, isyan ediyor. Yaşadıklarına anlam veremiyor.

YPG-H adıyla örgüt kurarak çocukları hafif veya ağır ancak insan öldürmeye yarayan silahlarla buluşturarak sahaya sürenlerin ve sahaya sürülenlerin bu toprağın mahsulü olmasına inanamıyor.

Anaokullarına, hastanelere, camilere saldıranların, bombalayanların kendilerinden olduğuna inanamıyor. Bu kirlenmenin, yozlaşmanın nedenlerinin de bu topraklardan doğduğuna inanmıyor. 

Siyasetin tüm damarlarını tıkayarak, gençleri saatli bombalara dönüştürerek, şiddeti temel araç olarak yerleştirerek, çatışmanın, terörün hemen her alana yayılması için çaba sarf ederek atılan her adım, bu toprakların geçmişine, bugününe ve geleceğine yapılmış en büyük ihanettir. HDP bu zeminin aktörüne dönüşmüştür. Üyelerinin siyasal kimlikleri, parlamenter konumları şiddetin sarmalına kapılmıştır.

Demirtaş; “Barikattaki insanların elinde hafif silahlar var. Ama siz tankla, topla şehirleri yıkıyorsunuz” diyerek, bir yandan şehir terörünü meşrulaştırmaya çalışırken, diğer yandan devlet ile halkı karşı karşıya getirebilmenin çabasına girişiyor. Bu durum Türkiye’nin siyasetten, iç dengelerinden bütünüyle kopuştur. İçeriye ait ne varsa terk ediştir. İç barış, İç siyasal dengeler ve buna bağlı iç siyasi müzakereler gibi içeriye hitap eden, içerinin sorunlarının çözümüne katkı sunan, içeriyi iyileştirmenin, içeriyi birlikte yaşamanın en demokratik atmosferine dönüştürmeye, içerinin kardeşliğine, içerinin potansiyeline yabancılaşmadır, düşmanlaşmadır. Başkalarının çıkarlarına yöneliştir. Başkalarından medet ummadır. Taşeronlaşmadır. Kuklalaşmadır.

HDP/PKK/PYD üçlüsü; Suriye ve Irak üzerinden bilhassa Moskova-Tahran hattıyla ve onların kuklaları Şam ve Bağdat yönetimiyle iş tutarak, muhtemel çözülmede bu ülkelerin topraklarında mevzi elde edebilmenin hesaplarıyla meşguller. Bunun yanı sıra bu üçlü; Türkiye’nin içe kapatılmasının, çevresinden kopartılmasının hizmet aracına  dönüşmenin, mızrak ucu olmanın heyecanı içindeler.

Birleşmiş Milletlerin (BM) 2254 sayılı Suriye kararının öngördüğü takvim çerçevesinde Suriye’de ortaya çıkan atmosferi değerlendirebilmenin çabasındalar. Buna göre ocak ayından itibaren başlayacak sürecin gidişatını görmek ve buna göre pozisyon almak onlar için öncelikli kılınmış durumda. HDP için artık Türkiye’de attığı ve atacağı her adım Suriye beklentisiyle ilişkilendirilmiş durumda. Bu yüzden bir süredir Demirtaş; “mesele İnsan Hakları meselesi değil, statü meselesi yani kanton veya devlet meselesi” diyor. Yani mesele Türkiye'de tüm kesimlerin ve bölgelerin yararlanabileceği daha ileri bir demokrasi talebi değil, Suriye’de statü, kanton, devlet meselesidir diyor ve böylece Türkiye içinde istenilen netleşiyor.

Hendek terörüyle sınırlar çizmenin altyapısı, zihni yapılanması şiddet önceliğiyle yerleştirilmeye çalışılıyor. Yerli ve millî bir çözüm süreci ve bu sürecin iyiye ait tüm kazanımları büsbütün yok ediliyor.
Tüm bunları Demirtaş Moskova’dan bildiriyor!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.