Teröriste taziye...

A -
A +
Seçim sürecinde HDP'den; demokratik, barış yanlısı, şiddetle arasına mesafe koyan, “Türkiyelileşme" etiketiyle Türkiye partisi algısı yaymaya çalışanlar, Demirtaş’ı parlatıp bu algının simgesi hâline getirmeye çırpınanlar ve tüm bunlara aldanıp bu imaj çalışmasına oy verenler için bugün neler söylenebilir ve acaba onlar kendileri ve tutumları için neler söylerler.

PKK-PYD-HDP üçlüsünün bütünleşmiş yapısını, ortak anatomisini görmek istemeyenlerin, bu gerçeği çarpıtanların, Erdoğan düşmanlığı yapabilmek için bu gerçeği örtmeye çalışanların ve terör örgütüyle aynı safa girenlerin içine düştükleri durum ibretliktir. Tarihe işlenmelidir. Asla unutulmamalıdır.

Doğrudan HDP ile parti bağı olmadan veya olmadığını ileri sürerek sözüm ona ileri demokratik anlayışının bir gereği olarak bu ibretlik duruma düşenler aslında bugün onarılması güç bir pozisyondalar. Esasen bu durum bir süredir devam eden bir kırılmadır, temel bir ayrışmadır. Ülke ve millet bütünlüğünden kopuştur. Bu noktadan ve bu cenahtan ne aydın kimliği ne demokrat kimliği asla çıkmaz. Bu zatların dilinde barış, demokrasi, insan hakları kavramları, terör örgütünün tükürüğüne boğdurulmuş, kirletilmiş, kurşunlatılmıştır. Ama maskeleri düşmüştür.

Bugün yine teröre ve onun tüm maşalarına gerekçeler üretmeye çalışanların, dillerine cicili bicili sözcükler dolayarak terör örgütünün propagandasını sürdürenlerin peşlerine takılmak isteyenlerin yeni maskeler edinmesi gerekir. Ancak bu defa yürekleri çoraklaşmış, zihinleri kararmışların hiçbir maskesi gerçek yüzlerinin görülmesini engelleyemez.

Ankara’da 29 canı katleden teröristin taziyesine giden HDP’li vekile sahip çıkan HDP’nin parti sözcüsü; “Cenaze törenleri geriye kalanların acısıdır. Konuya geride kalanların psikolojisi üzerinden bakmak gerekir. O eylemi onaylamak Ankara’dakilerin acısına duyarsız olmak gibi ele alınmamalıdır. Ölenlerin kimliğine bakmaksızın ölenlerin ailelerinin acılarını paylaşıyoruz. Olaya insan hakları bağlamıyla yaklaşıyoruz. Oradaki bir arkadaşımızın acıyı paylaşması bu insanların niye bu kadar kolay ölüme gidiyor olmalarıyla ilgilidir. Öfkeyle sergilenen tavırları anlamaya çalışmak asla onaylamak anlamına gelmez. Her katıldığınız cenaze ortamındaki söylemlerin ortağı olmazsınız. Eğer gerçekten ölümlerden rahatsızlık duyuyorsak, asker polis, sivil, Kürt gençler ölmesin istiyorsak, Ankara’daki  4 yaşındaki çocuk, Diyarbakır’da Cizre’de 3 aylık çocuklar ölmesin istiyorsak bu sorunların barışçı çözümüne dair ısrarlı davranmak zorundayız” demiş. Bu pişkin açıklamanın, terörist savunmasının her satırında düzeltilmesi gereken, gerçek niyeti yansıtmayan, çarpıtmalarla kurgulanmış, sahte bir dil var. Yine imaj çalışması, yine algılarla oynama çabası var. Aklımızla alay eden pervasız bir yaklaşım var.

Dünyanın hiçbir demokratik hukuk devletinde böyle bir durum yaşanamaz, teröre, teröriste destek olanların siyasetçi kimliğinin sahici olduğuna kimse inanmaz, bu desteğe hukukta izin vermez. Kirli terör oyununa çocukları kalkan edip, hendeklere silahlar yığarak, şehirleri yaşanmaz hâle getirip halkı devletle karşı karşıya getirmeye çabalayarak, “çocuklar ölmesin, barış olsun” sahteliğine artık bir son verilmeli. İnsanın en masum hâli çocuk hâlini katleden de bunu kara propaganda malzemesi yapan da bu sahte dildir. Bu durum artık bir kara mizah örneğidir. Kimseyi kandırması da mümkün değildir.

Ayrıca bu taziye ziyareti,  o HDP’li vekile özgü bireysel bir tutum değildir. Örgütlü bir tutum, örgütlü bir yaklaşımdır. Gerçi parti sözcüsünün sahip çıkmasından da açıkça anlaşılıyor ama asıl HDP’nin parlatılan eşbaşkanı Demirtaş’ın bir süre önce bir röportajında PKK’lı terörist cenazeleri için söylediği; "Ben çok açık söyleyeyim; Halkımızın acısına sahip çıkmayan milletvekiliyle ilgili kusura bakmasınlar ben soruşturma açtırırım, parti disiplini gereği. Sen oy almışsın o insandan, hassasiyetine dikkat edeceksin arkadaşım. Cenazesine de gideceksin, taziyesine de" sözleri bu taziyenin kurumsal, örgütlü tutum olduğunu ortaya koymaktadır. Esasen bu vekil Demirtaş’ın direktifini yerine getirmiştir. Gitmese Demirtaş soruşturma açtırabilir. Zaten aynı Demirtaş; meselenin demokrasi, insan hakları değil, statü yani devlet kurma meselesi olduğunu açıkça söylemişti.

Kim ne söylerse söylesin; küresel baronların desteğiyle, terör eliyle terör örgütleriyle kirli bir tezgâh kurup, ülke ve millet bütünlüğünü parçalamaya kalkışanların ve onların maskeli sahte aydınlarının çabaları boşa çıkacak.

Ne kadar çırpınırsa çırpınsınlar, hiçbir güç karşısında onurunu, haysiyetini yitirerek boyun eğmeyen, karakterine hürriyeti ve bağımsızlığı nakşetmiş, hiçbir zaman sömürge yapılamamış bir milleti, küresel baronların terör maşaları mağlup edemez, bileğini bükemez...

Tarih buna şahittir...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.