BM MERKEZİ İSTANBUL

A -
A +
 
 Milletlerin veya daha yerinde bir ifadeyle devletlerin, bir çatı altında toplanıp bir masa etrafında oturarak birbirlerini dinleme ihtiyacı, belki daha evvelki zamanlarda da hissedilmiştir ama bu ihtiyacın hayata geçmesi ilk defa "I. Dünya Harbi" denen Harb-i Umumi’den sonra oldu…
Gündelik dilde "Milletler Cemiyeti" diye ifade edilen Cemiyet-i Akvam; Kavimler Cemiyeti, 10 Ocak 1920 tarihinde İsviçre’nin Cenevre şehrinde kuruldu. Sömürüye dayanan kapitalist yeni dünya düzeninde İsviçre’ye aslında kara para aklama merkezi görevi verilmiş fakat işin bu tarafı saklanarak zahirde tarafsız ülke konumu kazandırılmıştı. CA-Cemiyet-i Akvam’ın burada kurulma sebebi, bu göstermelik tarafsızlıktı. CA’nın üye sayısı 50’nin altındaydı. Bir başka ifadeyle o günkü yani tam yüz yıl önceki yerkürede var olan devletler, bugünkünün dörtte birinden azdı. 1920’de bir savaş felaketine gerek kalmadan ihtilafları sulhen halletmek maksadıyla kurulan bu teşkilat, ancak çeyrek asır yaşayabildi. Yüz milyona yakın insanın öldüğü bir büyük dünya faciasından sonra kurulmuş, fakat II. Dünya Harbi’nin patlak vermesine engel olamamıştı. Bu yüzden harpten sonra 1945’te fiilen bitti, bir yıl sonra da resmen dağıldı. Yerini BM-Birleşmiş Milletler Cemiyeti aldı.
Dağılırken üye devlet sayısı 50’nin altında olan CA’nın resmî dilleri sadece İngilizce, Fransızca, İspanyolcadan ibaretti. Bugün BM’ye üye devlet sayısı 193’tür Filistin ve KKTC gibi gözlemci devletlerle bu rakam, iki yüze yaklaşmaktadır. Lisan sayısı da ikiye katlanmıştır. BM’nin kabul ettiği diller Çince, Arapça, Rusça, Fransızca, İspanyolca ve İngilizcedir. Görüldüğü gibi Türkçe yoktur.
BM-Birleşmiş Milletler Teşkilatı, CA’nın aksine İsviçre gibi sözde bile olsa tarafsız bir memlekette değil, bilakis tam taraf ABD’nin New York şehrinde kuruldu. Hâlbuki Amerika Birleşik Devletleri, tarihte ilk defa olarak Japonlara karşı arka arkaya iki defa "atom bombası" denen ve 220 bin insanın ölümüyle ve korkunç tahribata sebep olan bir kitle imha silahı kullanmıştı. Hakikat bu olsa bile vahşi kapitalist sömürü düzeninin "güçlü olan haklıdır" dayatması değişmemişti. Zaten kurulan bir vicdanlı teşkilat değildi. II. Dünya Harbi’nin galipleri, bir teşkilat kurmuş, kurdukları yapıyı vesayetlerine almış ancak kapıyı diğer devletlere kapatmamışlardı. Teşkilat, II. Dünya Harbi’nden sonra, 1989’da bitecek olan "Soğuk Savaş Dönemi"nin hemen başında faaliyete geçmişti. Teşkilatın sağlıktan, adalete, kültüre.. kadar birçok alt kurumları vardır. Ancak esas gövde meclis yani 193 üye devlet delegesinin yer aldığı Genel Kuruldur. Bunun üstünde ise katı bir patronaj vardır. Buraya "BMGK-Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi" denir. Bu konsey, II. Cihan Harbi’nin muzaffer devletleridir ki bunlar ABD, Çin Halk Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu, Fransa ve Birleşik Krallıktır. Bu konseyde ayrıca iki yılda bir dönüşümlü değişen 10 üye devlet daha yer alır ama bu sayı kalabalığından başka bir şey değildir. Zira mezkûr 5 devlet, BM genel kurul kararlarını tek başlarına "veto" etme yani hükümsüz kılma hakkına sahiptir. Veto, temyizi, tashihi mümkün olmayan mutlak ret demektir. 193 devletten 192’si herhangi bir karar alsa BMGK üyesi 5 devletten biri bu kararı veto ettiği takdirde alınmış o kararın hiçbir bağlayıcı tarafı, müeyyide gücü kalmamaktadır. İsrail, 1948’den beri böylece semirtilmekte, Filistin ve Şarki Türkistan 70 yılı aşkın bir zamandır böylece zulüm görmekte, keyfî işgaller böylece yapılmaktadır.
BM, atomla noktalanmış bir harp dönemi mahsulü ve Soğuk Savaş eseri olduğu için haksız ve adaletsiz şekilde kurulmuştur, öylece de devam etmektedir. Bu teşkilatın ıslahı elbette tek başına arz küredeki cümle haksızlıkları ortadan kaldırmayacaktır. Ne var ki bir yerde haksızlık varsa aslolan evveliyetle o haksızlığı bertaraf edip hakkaniyeti hâkim kılmaktır. 5 devletin kendilerinden 40 kat fazla devlete mutlak biçimde hükmetmeleri ne barış, ne adalet ve ne de hakkaniyettir. BM bu yapısıyla köle pazarını hatırlatmaktadır. O kadar ki zaman zaman ABD başkanları o tarihte geçimsizlik içinde oldukları devletlerin devlet veya hükûmet başkanlarına vize vermeme gibi kabulü mümkün olmayan bir karar verebilmekte, aleyhine böyle bir karar verilen devlet adamı, ya New York’a gidememekte veya bin meşakkatle gidebilmektedir.
BM böylesine bozuk bir yapıda olduğundan insanlığın iyiliği için yeniden kurulması şarttır. BMGK konseyi keyfiliğini, Türkiye, 10 yıldan fazla bir süredir Sn. Erdoğan vasıtasıyla "Dünya 5’ten büyüktür!" diyerek dile getirmektedir. Şimdi o ihtara bir de teklif ilave etmiş bulunmaktayız. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "BM merkezi İstanbul olsun!" diye Türk milleti adına dünyaya çok isabetli bir çağrı yaptı. İstanbul, dünyayı asırlar boyu sulh ve sükûn içinde idare etmiş medeniyetler beşiği, tabiat harikası bir şehirdir. Asya-Afrika-Avrupa-Kafkaslar, Balkanlar, Orta Doğu’nun kesişme ve buluşma noktasındadır. Dünya nüfusunun 5’te dördü bu saydığımız bölgelerde yaşamaktadır ki tamamı İstanbul’un mücavir alanıdır.
Cemiyet-i Akvam, II. Dünya Harbine mâni olamadığı için dağıldı. BM ise hiçbir zulüm, işgal ve harbe mâni olamadı. Soğuk Savaş, 30 küsur yıl önce bittiğine ve BM de çarpık ve gayrı adil bir yapıya sahip olduğuna göre sil baştan kurulması şarttır. Geç dahi kalınmıştır. Yeniden kurulacak yer, mazisi de ismi de temiz olan İstanbul olmalıdır. Yeni BM’nin resmî dilleri arasında şüphesiz ki 300 milyon Türk’ün lisanı olan Türkçe de yer alacaktır.
Bu adaletsiz ve zalim dünya düzeni er-geç değişecek ve yeni bir dünya nizamı kurulacaktır.
Akdeniz’deki ihtilaf bunun habercisidir.
Sular, bulanmadan durulmaz…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.