Adem-i merkezî olabilmek

A -
A +

Bundan önceki yazıda bir şirketin tek sayfadan oluşan 'Çalışan El Kitabı'ndan bahsetmiştim. O bir sayfada çalışanlardan bir tek şey isteniyordu: 'Karşılaştığınız her durumda muhakeme yeteneğinizi kullanın!' 'Bunu, bizde bırak uygulamayı, hayal bile edemezsin abicim!' dedi bir arkadaş. Her çalışan gibi o da dertliydi, yöneticilerin 'yetki devretmeme' hastalığından. Aslında yetki devri yönetim işinin olmazsa olmazları arasındadır. İşlerin hızlanması, zaman israfının önlenmesi, çalışanların adam yerine konulmak sebebiyle motive olması ve daha birçok faydaları sayılır dökülür yönetim kitaplarında ve seminerlerinde. Hatta bendenizin bu köşeye taşıdığım bir benzetmeyi burada kısaca tekrarlayayım müsaadenizle... Otomobil denilen sistem; motorun pistonlarında akaryakıtın patlatılmasıyla ortaya çıkan gücün, önce pistonlara oradan krank miline, oradan dişliler, kayışlar, millerle otomobilin her organına aktarılmasıyla başarılı olmaktadır... Bu örnekten hareketle gerek miras, gerek kendi gayreti veya tayin edilerek bir yöneticinin, bir liderin ele geçirdiği 'Gücü' içinde bulunduğu örgüte, şirkete akıllıca dağıtması gerektiğinde herkesin hemfikir olması gayet tabiidir. Ama gelgelelim uygulamada bu 'yetki devretmeme' hastalığı gerek devlette gerekse daha küçük yönetim birimleri ve şirketlerde had safhadadır. Bunun en canlı örneklerinden birini Cumhurbaşkanı A. Necdet Sezer döneminde yaşamıştık. 'Ankara'nın yetkilerini mahallî idarelere devretmek üzere hazırlanan bir kanun tasarısını anında veto etmişti. Halbuki herkes gibi sayın Sezer de tahsil hayatı boyunca 'Adem-i merkezî yönetimin faziletlerini' birçok imtihanda sayıp döküp sınıf geçmiştir. 'Adem-i merkezî'nin mânâsı malumdur ama gençlerden de merak edenler olabilir. Malum 'adem' yokluk, hiçlik demektir. Adem-i merkezî yönetim de 'Merkezin yok olduğu, yetkilerin çevreye dağıtıldığı bir yönetim tarzını' ifade için kullanılır. Osmanlı dedelerimiz bu tabiri hem söylemişler hem de asırlar boyu uygulayarak muhteşem bir devlet kurmuşlardır. Mesela aklımda kaldığı kadar şöyle demişler Padişahlar: "Sancak beyini beylerbeyi tayin ede! Meğer ki sadrazamın haberi ola! Beylerbeyini sadrazam tayin ede! Meğer ki benim haberim ola! Sadrazamı ise ben tayin ederim..." Şöyle bir soruyla bitirelim: "İşini iyi yapmayan bir temizlik işçisini bir hastanenin başhekiminin re'sen değiştirme yetkisi var mıdır? Yoksa bu iş içinde 'Ankara'ya sormak mı gerekmektedir?"

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.