"Beyefendi sizi çalışma odasında bekliyor..."

A -
A +
Adam yukarıdan aşağıya süzdü iki adamı. Sonra hiçbir şey söylemeden üstlerini aradı.
 
Haydar ve Yaşar Boğaz’ın en güzel yerindeki bahçe içindeki köşkün önünde taksiden indikleri zaman hayranlıkla baktılar karşılarındaki manzaraya.
- Oğlum, şu eve bak... Bahçeye bak, vay canına... Millette ne para var ama... Yürü!
Yaşar çekingen adımlarla arkadaşının ardından ilerledi. Tam büyük demir kapının önüne gelmişlerdi ki oldukça uzun boylu, heybetli görünüşlü bir adam dikiliverdi karşılarına:
- Buyurun ne istediniz?
Haydar yutkundu:
- Biz Ferit Beyle görüşecektik. Telefon ettik kendisine. Bizi bekliyor.
Adam yukarıdan aşağıya süzdü iki adamı. Sonra hiçbir şey söylemeden üstlerini aradı. Elindeki kâğıda baktı:
- Adınız Haydar mı?
- Evet Haydar, arkadaşımın adı da Yaşar.
Adam elindeki telefonla bir şeyler söyledi. İki adam daha geldiler içeriden bahçe kapısına. Kocaman kapı otomatik olarak açıldı. Haydar’la Yaşar’ın iki yanına yeni gelen adamlar geçti ve bahçede yürümeye başladılar. Yaşar hayretler içindeydi. Eğilip arkadaşına fısıldadı:
- Bu ne anam! Nereye gidiyoruz biz yahu? Sanki kralın karşısına çıkacağız.
Haydar gülümsedi:
- Kral olduğu doğru, adamda ne para var bilsen...
Beyaz mermer merdivenleri çıktılar. Köşk bembeyazdı. Üç katlıydı. Pırıl pırıl parlıyordu yemyeşil bahçenin içinde. Giriş kapısı bir anda açılıp uzun boylu, siyah smokinli bir uşak kapıda göründü:
- Hoş geldiniz efendim, beyefendi sizi çalışma odasında bekliyor.
İçeriye girdikleri zaman hayretleri ve hayranlıkları bir kat daha arttı. İşlemeli tavandan sarkan kristal avize bile kendi başına bir servetti. Duvarla son derece zevkli desenlerden oluşan duvar kâğıtları ile kaplanmıştı. Yerdeki bordo halı merdivenleri dolanarak üst kata çıkıyordu. Uşak önce ve iki adam arkada uzun bir koridoru geçtikten sonra büyük beyaz bir kapının önünde durdular. Uşak kibar bir şekilde döndü misafirlere:
- Ben haber vereyim, lütfen bekleyin efendim... diyerek kapıyı tıklatıp içeri girdi. Yaşar arkadaşına döndü:
- Vay canına, hayatım boyunca bir daha da görmem herhâlde böyle bir şey...
Haydar da etkilenmişti bu zenginlikten.
- Oğlum aklımızı başımıza toplayıp fiyatı ona göre tutalım. Sen bana bırak her şeyi. Hayatın kurtulacak be! Ne diyorsun sen?
Bu sırada uşak dışarı çıkıp yana çekildi. Kapı açıktı ve iki adam çekinerek odaya girdiler...
             ***
Ferit Kozdağlı çalışma masasında oturmuş içeri giren konuklarına dikkatle bakıyordu. Haydar yılışık bir gülümseme ile yaklaştı masaya ve elini uzattı:
- Merhabalar beyefendi ben Haydar!
Ferit Bey uzatılan eli sıkmak yerine samimiyetsiz bir gülümsemeyi tercih etti. Haydar havada kalan elini geri çekti ve yüzünde garip bir ifade belirdi. DEVAMI YARIN 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.