Hacer, acıyan canına aldırmadan haykırdı!

A -
A +
"Neyim kaldı ki kaybedecek? Canlarım gitti işte, bir değersiz kendi canım kaldı, beni de öldür!"
 
 
Yaşar, birkaç saniyelik bir duraklamadan sonra gözleri deli gibi açılmış bir hâlde fırladı yerinden. Zavallı kadını saçlarından tuttuğu gibi fırlattı bir köşeye:
- Sen benimle nasıl konuşuyorsun ha? Bu ne cesaret be kadın?
Hacer acıyan canına aldırmadan haykırdı:
- Yalan mı? Öldür haydi, öldür beni de, neyim kaldı ki kaybedecek? Canlarım gitti işte, bir değersiz kendi canım kaldı, beni de öldür!
Yaşar anlaşılmaz bir şeyler söylenerek ceketini giydi. Birkaç dakika sonra Hacer, sokak kapısının sesini duydu. Gitmişti kocası. Zavallı kadın düştüğü yerden kalktı. Mantosunu giydi. Başını duvara vurduğu için korkunç bir ağrı saplanmıştı beynine. Âdeta sürüklenerek yürüdü sokaklarda. Karakolun önüne geldiği zaman takati tükenmişti. Hızla tek katlı, sarı boyalı karakol binasından içeri girdi. Müracaatta oturan polis memuruna yaklaştı:
- Benim oğlum kayboldu memur bey! Benim oğlumu bulun yalvarırım...
Memur gözü yaşlı kadına acıyarak baktı:
- Dur bacım, otur şuraya, ne oldu hele anlat.
Kesik kesik hıçkırıklar içinde olanı biteni anlattı Hacer. Biraz sonra ifadesi alınmıştı. Memur tutanağı imzalattıktan sonra onun yüzüne baktı:
- Şimdi evine git bacım, biz oğlunu arayacağız. Babasıyla da konuşacağız. Biz gelip sana haber veririz. Merak etme bulunur oğlun. Bizden haber bekle...
Hacer yalvaran gözlerle baktı:
- Gitmeyeyim buradan memur bey, şuracıkta oturur beklerim ben.
- Olmaz bacım, burada beklenmez. Şimdi doğruca evine git. Haydi.
Bitkin ve çaresiz bir hâlde sokağa çıktı. Ağlıyordu. Evinin önüne geldiği zaman hıçkırıkları daha da arttı. Kapının önüne çömeldi ve ileri geri sallanarak ağlamaya devam etti. Komşusu Nezihe onu pencereden görmüştü. Deli gibi fırladı evinden, koşarak yanına geldi:
- Kız Hacer, ne oldu sana? Yoksa yine kocan mı?
- Hakan, Hakan’ım kaçtı Nezihe Abla, oğlum gitti.
Nezihe donup kalmış, hayretle açılan gözlerini Hacer’e dikmiş, kulaklarına inanamamıştı…
         ***
Hakan küçücük bedeninden beklenmeyen bir çeviklikle hızlı hızlı yürüyordu. Bir an önce evinin bulunduğu yerden uzaklaşmaya çalışıyor, babasının kendisini yakalamasından korkarak sık sık arkasına bakarak bir an önce uzaklaşmak için çabalıyordu. Tanımadığı bir aileye verilmek onun küçük beyninde son derece ürkütücü bir şeydi. Çelimsiz bedeni bu denli yorucu bir yürüyüşe artık isyan etmeye başladığı zaman bir evin basamağına oturdu Nefes nefeseydi. Nereye gittiğini bilmiyordu... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.