"Seni tanıdığım için çok mutluyum..."

A -
A +
Hale, sedirin altından çıkardığı kibrit koleksiyonundaki kutuları sırayla çıkarıp yerde kilimin üzerine koyuyordu.
 
 
Nahit, Mektubu aldığını hissetmişti. Kızın başını öne eğmiş olmasından, yürüyüşünden, değil köprüye, köye doğru bile bakmayışından belki… Yani, öyle olsun istiyordu Nahit.
Biraz sonra birbirine dolaşan ayaklarıyla tuvalet yolundaydı Nahit. Hafız Niyazi’nin, arkasından kafasını sağa sola salladığını görecek durumda değildi.
Kapıyı kapatıp küçük tahtadan mandalı çevirir çevirmez parmaklarını mektubu bıraktığı yere sürttü.
Yoktu!
            ***
Halime uyumuştu.
Hale, sedirin altından çıkardığı kibrit koleksiyonundaki kutuları sırayla çıkarıp yerde kilimin üzerine koyuyordu.
Annesi Perihan içeri girince büyük panikle kibritleri pekmez kutusuna geri doldurmaya başladı.
- Kızım bu saatte onlarla mı oynuyorsun?
- Yatıyorum anne.
Kadın yüklükten bir battaniye alıp çıkınca tekrar kibritleri döktü Hale. En altta, üzerinde bir kız fotoğrafının bulunduğu kibriti eline aldı. Heyecanla açıp, içindeki şekilsiz yırtılmış küçük cep defteri sayfasını çıkardı:
“Sen çok güzelsin. Seni tanıdığım için çok mutluyum. Seninle konuşmak istiyorum.”
            ***
Ertesi gün hiçbir şey olmadı.
Köprü inşaatının altıncı günü akşamüzeri Hale’nin evin arkasından önüne geldiğini gören Nahit, mesai de bittiği için ellerini yıkayıp tuvalete seğirtti.
İki gün önce mektup bıraktığı yerde aynı şekilde sıkışmış beyaz kâğıt görünce heyecanla atıldı, bir ayağı tuvaletin boşluğuna denk geldi, sendeledi, tahtalara tutunarak çabuk toparladı.
Hemen oracıkta okudu:
“Konuşamayız.”
Bu kadardı.
Olsun.
Çok sevindi Nahit. Cevap yazmıştı ve önemli olan buydu.
Hemen cep defterini ve kalemini çıkardı. Yeni sayfa yırtmak yerine, kızın küçücük pusulasının arkasına yazdı:
“Düşünceni buraya yaz. Yani…”
Sığmayacağını anlayınca, cep defterinden en az ses çıkaracak şekilde sayfa koparıp yazdı:
“Düşünceni buraya yaz. Yani buraya bırak. Mutlaka konuşmamız lazım. Üç dört güne işimiz bitiyor.”
            ***
Köprünün bittiği akşamın sabahı Acısu köyü şoka uyandı:
Hale, Nahit Usta ile kaçmıştı!
Kimi köylü kadınlar, anne Perihan’ın bu kaçıştan haberinin olduğunu iddia ettiler. Buna gerekçe olarak da ustalara evde kaygana (omlet) yedirdiğini söylüyorlardı.
Halime perişandı. Evden dışarı çıkmıyor, sürekli ağlıyordu... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.