Hayat, ayağının altından çekiliyordu sanki!..

A -
A +
Hale içeride karşılaştığı manzara karşısında sadece şoku değil, korkuyu ve pişmanlığı yaşadı!..
 
Halime “Utanca mı yanayım, kardeşimin hasretine mi?” diyordu... Düğününe iki ay vardı ama bir an önce çekip gitmek istiyordu.
Nişanlısı Murat, Erzurum’un Hınıs ilçesinde görevliydi. Halime, halkının çoğunluğunu Kürtlerin oluşturduğu bu ilçenin fakir ve geri kalmış bir yer olduğunu Murat’tan duyup ürkmüştü ama artık Acısu dışında neresi olursa olsun bir an önce gitmeye can atıyordu.
              ***
-Yeniköy tren istasyonuna gidemeyiz, dedi Nahit, haber tez duyulur. Gece Soğanlı dağını geçip, Karakale’deki ara istasyondan bineriz.
-Yürüyerek mi dağı aşacağız?
-Başka yolu var mı?
Gece yarısına kadar yürüdüler. Ormanı ikiye bölen toprak yolda giderken yirmi metre kadar önlerinde bir karaltının durduğunu gördüler. Nahit beline hamle etti, Hale tabancayı görünce ürktü. Nahit’in bir eli Hale’nin kolunda, bir eli karaltıya doğrulttuğu tabancadaydı.
-Ayı, dedi sakince…
Hale’nin nefesi kesilmiş, tüyleri diken diken olmuştu.
Kısa bir an sonra ayı sarsak adımlarla, sallana sallana ormanın içinde kayboldu. Nahit, Hale’nin elinden tutup hızlandırdı.
Karakale’ye indiklerinde sabaha birkaç saat kalmıştı. Yamaçtaki büyük kayalıkların içinde kocaman kara noktalar gibi duran mağaralar vardı. En alttakilerden birine girip, dışarıyı görecek şekilde mağara ağzında oturdular.
              ***
Hale, Nahit’in eliyle tutarak kapanmasına engel olduğu demir kapıdan içeri girdiğinde, solda kömürlük gibi bir kulübenin önünde oturan kızıl renkli bir kurt köpeğinin havlamasıyla irkildi.
- Otur Alev, dedi Nahit bir el hareketiyle.
Taş duvarla çevrili geniş ve bakımsız bahçenin hemen solunda Alev’in bağlı olduğu yerde seyrek tahtalarla yapılmış bir odunluk, onun solunda birtakım eski eşyalar, sağda bir ev, tam karşıda başka bir ev fark etti. Yine solda uzak köşede bir bostan, bir de ahır vardı.
Karşıdaki evin verandasında dört yaşlarında bir çocuk, mısır koçanını eskimiş tahtaya vurmaya ara verip yeni gelen yabancıyı meraklı gözlerle incelemeye başladı.
İki ev de tek katlıydı.
Nahit’in işaret ettiği sağdaki eve yöneldiler. Evin önünde, dışarıda, boşluktaki borudan gökyüzüne doğru dumanı uzayan bir soba vardı. Sobanın üzerinde büyükçe bir tencere…
Önce örtmeye girdiler. Sonra içeri…
Hale içeride karşılaştığı manzara karşısında sadece şoku değil, korkuyu, pişmanlığı, acıyı, adını koyamadığı birçok karmaşık duyguyu birlikte yaşadı.
Hayat ayağının altından çekiliyordu sanki… Dik bir yamaçtan aşağıya doğru kayan, tutunabileceği bir çalı arayan ama eli boş kalan biri gibiydi. Dengesi bozuldu… Oturmak istedi. Düşmek istedi. Ayakta donakaldı. Yutkundu, nefesi kesilir gibi oldu, sırtının ortasından aşağı bir ateş topunun yuvarlandığını hissetti, kulakları çınladı, ağırlaştı, bacaklarına taş bağlanmış gibi kalakaldı... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.