Depresyondayım

A -
A +
İnsan eşyadan sıkılır. Gayet yeni olmasına rağmen salon takımını değiştirmek ister mesela. İmkânı varsa atıp yeni bir takım alır. İmkânı yoksa en azından kılıfını değiştirir.
Arabasından da sıkılır insan. “Ayağımı yerden kessin, yeter” diye alınan araba bir zaman sonra insanı kesmez olur.
Ve işin kötüsü insan kendisinden de sıkılır. Bütün can sıkıntılarına eşyayı alet eden insan, içeriden gelen bu sıkıntı için de dışarıda bir suçlu arar. Bulamayınca da “Depresyondayım” diyerek psikoloji bilimine yaslanır. Depresyonun kaynağının kendisinden sıkılma hâli olduğunu fark edemediği için, birinci tekil yerine üçüncü çoğullara yoğunlaşır.
Ve sigortası atmış bir evde bütün elektrik tesisatını elden geçiren ve yine de ışığa kavuşamayan insan, giderek daha öfkeli bir karanlığa sürüklenir.
İlaçlar ve terapi de bir işe yaramaz. Çünkü böyle bir durumda depresyonun tedavisi için gereken tek şey değişimdir.
Tabii saçın rengini değiştirmekten bahsetmiyorum. Çünkü motoru tekleyen bir arabanın tamponu değiştirilmez.
Öyleyse insanın hayatına atalet ve durağanlık hâkimse, iki günü birbirine eşitse, evler geniş ama ruhlar göğüs kafesinde hapisse, kişi psikoloğa gitmeden önce hayatında biraz değişikliğe gitmelidir.
Cep telefonlarına bile sürekli güncelleme geldiğini düşünürsek, insanın doğduğu sürümle hayatını sürdürmesi düşünülemez.
 
Emeksiz Emeklilik
 
Çoğu insanın hayalidir; Emekli olayım, bir kıyı kasabasına yerleşeyim, balık tutayım, uzun yürüyüşlere çıkayım…
Düşünürken çok güzel! Ama atladığımız bir şey var. Harcadığımız ömür içimize sinmiyorsa, emeklilik de sıkıntılı geçer. Demini almayan çay gibi, emeksiz geçen bir ömrün son demlerinin de tadı olmaz.
Şirket başvurularında öz geçmişe yazılan referansların, ihtiyarlıkta bir hükmü yoktur. Emeklilik kariyerinde işe yarayan tek referans, insanın kendisidir.
Kalbi sükûn bulmayan bir insan, dünyanın en huzurlu yerinde bile sükûneti bulamaz.
Ama yaşadığı hayatı içine sindiren bir insan, penceresiz bir kulübede bile huzura kavuşur.
 
Kota
 
“Sesler uzay boşluğunda asılı kalır ve biz öldükten sonra da titreşmeye devam eder.”
Bilim dünyasında sıkça tartışılan bu gerçek, aslında bize şunu hatırlatıyor;
“Bir gün söylediğimiz her şey karşımıza dikilecek ve sarf edilen her bir cümlenin faturası gelecek.”
Bu durumda en iyisi kotayı fazla aşmamak galiba.
 
Nasıl Bilirdiniz?
 
Övücü cümleleri yerli yerinde kullanma konusunda biraz sıkıntı yaşıyoruz. Yani marifetle iltifat arasında bir tabiiyet problemi var.
Mesela birisi için, “Çizgisinden hiç taviz vermedi” dediğimizde o kişiyi övdüğümüzü zannediyoruz. Ama işin aslı öyle değil. Çünkü adamın çizgisi bozuksa, yapacağı en güzel iş acil olarak o çizgiden taviz vermesidir. Yani bu cümle, sadece çizgisi düzgün olanlar için bir anlam ifade eder.
“Hayatı boyunca inandığı doğrular için mücadele etti” cümlesi de benzer bir kafa karışıklığına sahiptir. Mücadele etti de inandığı doğruları doğru muydu acaba diye düşünmek gerekir.
Peki bir insanı övmek için, bütün olumlu sıfatları içine alan ve hiçbir kafa karışıklığına mahal vermeyen bir cümle var mı?
Var elbette.
“Her işinde Allah rızasını gözetirdi” iltifatına mazhar olan bir kişi için, söylenecek daha güzel ve muhtevası daha geniş bir cümle yoktur.
Allah cümlemize, böyle bir cümleyle hatırlanmayı nasip etsin.
Âmin...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.