Maskeli Balo

A -
A +
Narsisizm, insanın kendisini çok sevmesi anlamına gelir. Ama kendisini aşk derecesinde sevenler, genelde öz güveni olmayan ve kendisini eksik gören kişilerdir.
Bu insanlar kendilerini yetersiz ve değersiz hissederler. Bu duyguyla baş edemeyince kendileriyle ilgili gerçeklerden kaçmaya başlarlar. Yolun sonunda da kibrin karanlık çukuruna yuvarlanarak, burada el yordamıyla kendilerine yalandan yeni bir kimlik inşa ederler.
Değersizlik hissi bilinçaltında saklanarak kamufle olur. Ve kişi bilinç düzeyinde gerçekleşen maskeli baloda kendinden ve gerçekten giderek uzaklaşır.
İnsan bu süreçte kendini avutmak için uydurduğu yalanlara inanmaya başlar. Mesela çok cimri birisi inanılmaz cömert olduğunu, sürekli dedikodu yapan birisi de başkalarının arkasından konuşmaya asla tahammül edemediğini düşünür.
Bazen hastalık öyle ilerler ki, kişi ne kadar mütevazı olduğuyla övünecek duruma bile gelebilir.
Sosyal medya, narsisistler için bir tatmin ve doyum merkezidir. Çünkü kendisini ve yaşadığı hayatı onaylamayan kişi, hep başkaları tarafından onaylanma ihtiyacı hisseder.
Sosyal medyada mutluluk filtresinden geçirilen sahte hayatlara beğeni geldikçe, kişi onaylandığını hissederek mutlu olur. Mutluluk seviyesi beğeni sayısına bağlı olarak artıp azalmaya başlayınca da bağımlılığın en tehlikeli hâli baş gösterir. Madde bağımlısı insanların uyuşturucu bulamama korkusu biçim değiştirerek, beğenilmeme ve onaylanmama korkusu olarak kişinin zihnine yerleşir.
Bu korku, insanın tüm hayatını altüst edebilecek kadar şiddetlidir. İnsanların kendisine yüz çevireceği ihtimalini düşündükçe bunalan kişi, çeşitli savunma mekanizmaları geliştirerek kendisini bu sona hazırlar.
Ve bu hissin ortaya çıkardığı kaygıdan kurtulmak için, tam tersi yönde cümleler kurar.
“Kimseye gerektiğinden fazla değer vermeyeceksin!” veya “Bu devirde babana bile güvenmeyeceksin” türünden konuşmalar, tehlikeyi sezen kurbanın kendini terapi etme girişimleridir aslında.
Hayal kırıklığına uğrama ihtimalinden dolayı ilişkilerini yüzeysel olarak yaşayan kişi, eleştirilme korkusundan dolayı iç dünyasını kimseye açmaz. Terk edilme korkusu da “Ben kimseye bağlanmam” nakaratıyla maskeli balonun fonunda çalmaya devam eder.
Tabii bu arada bilinçaltında yaşanan tüm bu korku ve kaygılar birleşerek çok tatsız bir kıskançlık duygusuna dönüşür. Ve insan kıskançlık duygusuyla başa çıkabilmek için, başkalarının sahip olduğu tüm güzel şeyleri değersizleştirir.
Ve yolun sonunda, kendisine atfettiği değeri ve önemi çevresindeki insanlardan göremeyen insan, terk edilmiş, sevgisiz ve değersiz bir kişi olarak bunalıma sürüklenir.
Değersizlik hissini kendine aşırı değer vererek yenmeye çalışmak, varoluşsal yabancılığın bir sonucudur aslında. Varoluşun sırrına eremeyen insan, eksiklerini kabul etmek yerine ilkel bir dürtüyle kapatmaya çalışır. Hâlbuki varlık, ancak hiçlikle tam olarak anlaşılabilir.
Modern insanın bu zaafını iyi gören koç görünümlü tilkilerin, “Kendinizle barışın, zaaflarınızı unutun” diyerek yazdıkları korsan reçeteler, hastalığı daha da ilerletmiştir.
Narsisizm, insanın aslında kavga hâlinde olduğu benliğiyle barıştığını zannetmesiyle başlar. Flörtle devam eden ilişki sonunda büyük bir aşka dönüşür.
O saatten sonra da kişi iflah olmaz.
Bu durumda insan kendisiyle barışmak yerine, önce nefsiyle tanışmalıdır.
Nefsini tanıyan kimse de emin olun kendine âşık falan olmaz!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.