Yoğunuz, yoğunsunuz, yoğunlar

A -
A +
 
Hollywood filmlerinden aşina olduğumuz bir sahne var.
Adam açık ofiste yürüyordur. Bu sırada sahneye yandan başka birisi girer ve aynı hızda yürüyerek konuşmaya başlar.
“Hey John, cinayetle ilgili çok önemli bir ipucu elde ettik!”
Normalde bu cümleden sonra John’un durması ve bir yere oturup adam gibi meseleyi konuşmaları gerekir değil mi? Ama John durmak şöyle dursun, hızını artırarak yürümeye devam eder.
Ve cinayeti çözecek o önemli gelişmeyi, açık ofiste saatte ortalama 15 km hızla yürürlerken nefes nefese konuşurlar.
Bu ve benzeri sahnelerin benzerleri gerçek dünyada, “Bir projeyi asansör kata gelene kadar anlatabilmek” türünden garip fantezilerde yaşanmaktadır.
Ve hızın kutsandığı bu telaşlı dünyada, “yoğun” sıfatını gururla boyunlarında taşıyan nesneleşmiş özneler hızla artmaktadır.
            ***
Gerçekten meşgul olanları bir yana ayırıyorum. Ama insanın sırf gösteriş uğruna vaktini abuk subuk işlerle doldurması ve sonra da yoğunluktan şikâyet etmesi sizce de çok garip değil mi?
Sosyal medyada siz de görüyorsunuzdur. Adam bir laptop ve kahve fotoğrafı paylaşıyor ve altına “Güneşi özledim” yazıyor.
Günlerdir güneş yüzü görmediğine göre, insanlık için büyük bir keşif için çalışıyor falan diye düşünüyorsunuz. Ama ortada keşif meşif yok!
“Günün dördüncü toplantısına gireceğimize göre bir vitamin almak şart oldu” yazan kişi hâlinden şikâyet eder gibi görünüyor. Ama bu vitrinde gözüken kısım... İşin aslı, yoğunluk şikâyet ambalajına sarılarak bir gurur vesilesi olarak sunuluyor.
Plazalarda günlük konuşmalara biraz kulak kabartın… Üç cümleden birisinde mutlaka “yoğun” kelimesi geçiyor.
Sürekli hareket hâlinde olmak ve oradan oraya savrulmak modern insan için en ideal fotoğraf olarak sunuldu. Çünkü eylem durduğu anda düşünce devreye giriyor. Bu da bizim için her şeyi düşünenler için istenen bir durum değil! 
Kapitalist sistemlerin hızı bu kadar kutsamasının, tüketimi artırmaktan başka bir hesabı yok.
Ama oyuna gelenlerin de haddi hesabı yok.
            ***
“Hızlı yaşamak” başlıklı bu kirli propagandadan dolayı, hafta sonu evde oturmaktan ölesiye korkan bir gençlik peydahlandı. Bu kişiler bir an bile yalnız kalmamak için etkinlik kovalıyor. Genelde boş işlerden oluşan bu yoğunluk, anlam arayışındaki gençler tarafından aslında bir tür “sakinleştirici” olarak kullanılıyor.
Bir güne dört program sığdırabilenler mutlu. Ama tek bir faydalı iş yapmadan biten günler, kimseyi endişelendirmiyor.
Bu arada ben mesela Cumhurbaşkanını “Çok yoğunum, başımı kaşıyacak vaktim yok” diye yakınırken hiç duymadım. Veya Aziz Sancar sosyal medyada “Çalışmaktan bittim, tükendim. Güneşi özledim!” diye paylaşım yapmıyor.
En son bir profesör “Aşı çalışmaları için yedi gün bilmem kaç saattir laboratuvardan çıkmadık!” falan diye bir paylaşım yapmıştı. Ondan da bir iş çıkmadı zaten.
Öyleyse şu sonuca geliyoruz.
Gerçekten yoğunsanız, bundan şikâyet edecek vaktiniz de olmuyor.
            ***
Bizim kültürümüzde vakti faydalı işlere harcamak övülür. Boş zaman geçirmek yerilir. Ve “itidal” kelimesiyle Batı'nın hız tutkunu, ergen kelimeleri tek hamlede yere serilir.
Mesela bizde acele işe şeytan karışır. Demir tavında dövülür. Hatta acele giden, ecele gider. Yani dericilik sektöründeki tabakhaneye yetişme telaşı, diğer alanlarda pek hoş görülmez.
Ama “Dur bir nefeslen, motorun soğusun” türünden cümlelerle tempo azaltmak, tempo düşünce de “Bakarız” veya “Hallederiz bir şekilde” cümleleriyle güven telkin etmek de çok istenen bir durum değil.
Öyleyse yine aynı konuya geliyoruz. Her işte ölçülü olmak…
Çok çalışmak ve yoğun olmak elbette güzel bir şey. Ama sırf modaya uymak için gaza basarsanız, adama “Hayırdır kardeş! Nereye böyle?” diye sorarlar.
Öyleyse telaşımızın altını biraz kısalım ki sabrımız hemen taşmasın. Eylem düşünceyi, hız itidali kuşatmasın.
Eğer gittiğimiz yol yol değilse, saatte kaç kilometre yaptığımızın bir anlamı olmaz.
Toprağın altı, büyük bir telaşla yaşamış ama kendine bile yetişememiş insanlarla doluyken, menzili belli olmayan bir yolda katedilen mesafe, insana yorgunluktan başka bir şey kazandırmaz.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.