Danışıklı söğüş!

A -
A +
Sabahları işe giderken bazen radyo kanalları arasında geziniyorum. Ve reklam başlığıyla normalleştirilen dolandırıcılık kampanyalarını duydukça acayip moralim bozuluyor.
“Biz böyle bir millet miyiz?” gerçekten diye kendi kendime soruyorum. Eskiden Galata Köprüsü'nün üstünde “Bul karayı, al parayı” diye milleti dolandıranların çocukları takım elbise giymiş, mesleğe devam ediyorlar resmen.
Her gün millete yalan söylüyorlar. Hem de bağıra çağıra!
Arayan ilk bilmem kaç kişiye bilmem ne sistemi hediye edeceklermiş. Programın sonuna doğru “Bir aylık ücretsiz deneme” diye kısık sesle ekliyorlar tabii. İnternete girip bakın. Bir sürü insan aldatıldık diye ağlıyor. İade almıyorlarmış çünkü.
Başka bir radyo bangır bangır “Çekiliş yok, kura yok. Tatil hediye ediyoruz” diye yayın yapıyor. Bu devirde kim kime, niçin bir şey hediye etsin diye düşünüyorum. İnternette biraz araştırma yapıyorum. Kazananlara zorla satış yapmaya çalışıyorlarmış. İmzayı atanlar iptal etmek isteyince de bir sürü para isteniyormuş.
“Şu anda dinlediğiniz şarkının adını biliyorsanız arayın, telefon kazanın” diyenler var. Millet arıyor ama telefon açılmıyor. Sonra faturaya bir bakıyorlar, yüzlerce lira para yazmış.
Dolandırıcılık her zaman vardı ve olmaya da devam edecek. Ama yalan dolanla iş yapanlar yeraltından gün yüzüne çıkınca durum vahimleşiyor. Hırsızlar hır çıkarıyor, dolandırıcılar vakit kaybetmemek için dolanmıyor.
Ve kötülük normalleştikçe, artık iyilik haber değeri taşımaya başlıyor.
Bu tür durumlarda uygulanan yaptırımlar var. Ama gördüğüm manzara, yaptırımların yeterli olmadığını apaçık gösteriyor. Çünkü RTÜK sigara izmaritlerini bulanıklaştırırken, kötülüğün binbir türlü hâli full HD akmaya devam ediyor.
 
Hükümsüzdür
 
Para kazanmak deyince aklına milleti söğüşlemek gelenler yüzünden kaybediyoruz. Gençliği, ahlakımızı ve bize miras bırakılan güzel huyları…
Hepsini bir bir kaybediyoruz.
Uyanık veya gözü açık gibi sıfatları, eylemi çalmak veya aldatmak olan cümlelerin içinde değersizleştiriyoruz. “Çok uyanık adam” deyince aklımıza başkalarının hakkını gasbetmekten çekinmeyen tipler geliyor.
Çok yazık!
Biz istediğimiz kadar çocuklarımıza dürüst olmaları gerektiğini söyleyelim. Halka açık dolandırıcılık devam ettiği müddetçe, söylenenler havada kalacak. Çünkü çocuklar yaparak, yaşayarak öğreniyorlar bazı şeyleri.
Bir ülkede siyasetçiler yalan söylerse, radyolar dolandırıcılardan reklam alırsa, emniyet şeridinde gidenler uyanık, milletin hakkını gasbedenler gözü açık olarak tarif edilirse, eğitim sistemini falan hiç suçlamayın!
Ha, diyeceksiniz ki bu insanlar iyi eğitim alsaydı, bunları yapmazlardı. Ama öyle değil maalesef. Çünkü ahlak eğitimi, okullara havale edilemeyecek kadar önemli bir mesele. Okullarda panolara yapıştırılan özlü sözler dürüst bir nesil yetiştirmeye yetmiyor maalesef. “Toplum mu eğitimi düzeltecek, yoksa eğitim mi toplumu?” tartışması çok boyutlu düşünülmesi gereken bir mesele. Eş zamanlı bir hareket olmazsa kanatların birisi hep zayıf kalıyor işte.
Çocuk, çarpım tablosunu okulda öğreniyor ama insanları çarpmayı okulda öğrenmiyor. Dört işlem okulda, üçkâğıt dışarıda öğreniliyor. Ve insanı insan yapan meziyetler bir bir kayboldukça, yaşamak bir eziyete dönüşüyor.
 
Mini etik
 
Bütün dünyaya ahlak dersi veren bir coğrafyada yaşıyoruz. Ama tarih boyunca beslendiğimiz ahlaki değerleri, pozitivizm rüzgârıyla tarihe süpürdük. Ahlakı, yerel ve dönemsel kurallar silsilesi diye aşağılayıp, etik kuralları yücelttik. Dinî hassasiyetlerle şekillenen ahlak anlayışımız hızla dünyevileşti. Ve maddeyle mana arasında oluşan o boşluk, ahlaki anarşizmi tetikledi.
Sonuç olarak Batı'da işleyen o etik kurallar, coğrafi şartlara bağlı olarak Doğu'ya gelirken yolda çekti.
Şimdi de hayatın her anını kuşatan ahlaki değerlerini kaybeden bir neslin açığını, mini etik kurallarla kapatmaya çalışıyoruz.
Ama kapanmıyor işte!
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.