Esra'nın içinde hiç bilmediği duygular kıpırdanıyordu...

A -
A +
Tayfun gözlerinin içi gülerek bakıyordu karşısında mahcup bir tavırla önüne bakan kıza...
 
Esra sanki hareketlerini ve duygularını kontrol edemiyordu. Hiçbir şey söylemeden hareketlendi. Yan yana yürümeye başladılar. Hemen caddenin biraz ilerisindeki kafeteryaya girdiler. Tayfun iki fincan çay ısmarladı girer girmez. Masalardan birine oturdular. Esra genç adamın zarif davranışlarından etkilenmişti. Tayfun ellerini masanın üzerinde birleştirerek genç kızın gözlerinin içine baktı:
- Bana adınızı söylemeyecek misiniz?
- Esra...
- Söylemiştim, ben de Tayfun. Çok mutluyum şu an. Sizi tanımak istiyorum. Hangi okuldasınız?
- Sınıf öğretmenliğinde okuyorum. Daha birinci sınıftayım.
Tayfun gözlerinin içi gülerek bakıyordu karşısında mahcup bir tavırla önüne bakan kıza...
Kafeteryaya oturalı yarım saat olmuştu. Bu zaman zarfında Esra tedirginliğini biraz atmış, rahatlamıştı. Tayfun son derece hoşsohbet bir gençti. Durmadan konuşuyordu. Üniversiteyi bitirdiğini, bir şirkette yönetici yardımcısı olarak çalıştığını anlatmıştı. Anne ve babası Erzurum’daydı. İstanbul’da yalnız yaşıyordu. Askerliğini iki sene önce yapmıştı…
Esra büyülenmiş gibi dinliyordu genç adamı. Konuşmalarından etkilenmişti. Zamanın nasıl geçtiğinin farkında değildi. Esra da kendi hayatıyla ilgili şeyler anlattı Tayfun’a. Bir ara gözü saatine ilişti. Çok geç kaldığını o anda fark etti. Telaşla hareketlendi:
- Çok geç kaldım. Babam gelmiştir. Beni çok merak ederler.
Tayfun hemen eliyle garsona işaret etti:
- Hesabı getirir misin aslanım!
Sonra genç kıza döndü:
- Özür dilerim Esra, benim yüzümden zor durumda kalmanı istemem. Hemen kalkalım. Bir taksiye bineriz. Daha çabuk gideriz eve.
Esra etkilenmişti bu tekliften. Memnun bir şekilde gülümsedi:
- Teşekkür ederim.
Tayfun hesabı ödedikten sonra kibar tavırlarla genç kıza yol verdi. Dışarıya çıktıkları zaman hava kararmıştı. Hemen bir taksi çevirdi genç adam. Adresi verdi. Arabanın koltuklarına yaslandılar ikisi de. Tayfun, genç kızın kulağına fısıldadı:
- Seni tekrar görebileceğim değil mi?
Esra, önüne bakarak cevap verdi:
- İstersen görüşebiliriz, tabii ki…
- Ne demek istersen, hayattaki tek arzum bu... Seni görmek, seni tanımak. O kadar güzelsin ki...
Esra utanmıştı. İçinde hiç bilmediği duygular kıpırdanıyordu. Yanındaki genç adamın sözlerinden, kibarlığından âdeta büyülenmişti. Duygularının ona doğru dizginlenemez bir şekilde aktığını hissediyordu. Taksi dar yolda sarsılarak ilerledi ve sokağın başında durdu. Tayfun hemen ücreti ödedi:
- Evin önüne kadar gitmek istemedim. Belki etraftan yanlış anlaşılabilir. Senin için kimsenin kötü düşünmesine izin vermem Esra.
Genç kız hayretle baktı genç adama. Onun düşüncesine hayran olmuştu. Yan yana birkaç adım daha yürüdüler:
- Zahmet oldu Tayfun. Bu kadar yolu geldin...
- Ben senin için dünyanın öteki ucuna bile gidebileceğimi hissediyorum. Hiç önemli değil. Seve seve geldim buraya. Yeter ki benim hissettiklerimi anla ve karşılık ver Esra... DEVAMI YARIN
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.