Bari şimdi Erdoğan’a destek verin!

A -
A +
Bir kişinin ne yaptığını, yapmamaya başladığı andan itibaren anlarsınız. Avrupa şu anda bu sözün ne anlama geldiğini sanırım çok daha iyi anlıyordur.
El ele verip cehennem çukuruna çevirdikleri Orta Doğu'nun bütün yükünü, bütün kahrını çeken ülke hep Türkiye oldu. Avrupa'nın Asya sınırındaki jandarması gibi davrandık.
Onlar Orta Doğu'yu küle ve köze çevirdi. Onların zulmünden kaçan sivillerin kaçıp geldiği ilk ve tek güvenli liman Türkiye oldu.
Dile kolay, 10 yıl oldu.
10 yıldır resmî rakamlara göre 4 milyon Suriyeli mazlumu topraklarımızda ağırladık. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın deyimiyle 40 milyar dolar civarında yardımda bulunduk.
Sık sık, "Yahu biz bu yükü kaldıramayacak hâle geldik, söz verdiğiniz yardımları yapın" dedik ama sesimizi duyuramadık.
"Siz mültecileri sınırınızda tutun, biz size gerekli maddi yardımları yaparız" diyenler bırakın yardımı, 4 milyon Suriyelinin daha ülkemize kaçması için yeni katliamlara girişti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan aylarca, yıllarca uyarıda bulundu. "Böyle giderse sınır kapılarını açmaktan başka şansımız kalmaz" dedi ama karşımızdakiler "Blöf yapıyor, şantajda bulunuyor" diyerek oralı olmadı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın söylediği çok açık ve netti oysaki. O meşhur replikte olduğu gibi, "Bizim rahat etmediğimiz yerde kimse istirahat edemez" diyordu. 
Bıçak bir gün kemiğe dayanacaktı ve dayandı da...
İdlib diyarından ülkemize doğru süpürülen yeni mültecilerle birlikte Türkiye olarak sınır kapılarımızı sonuna kadar açtığımızı ilan ettik. Sadece üç günde 140 bin kişi sınırı geçerek Avrupa kapılarına dayandı. 
Bakın dikkat edin!
Gidenlerin sayısı sadece 140 bin civarında olmasına rağmen Avrupa tarihte eşine rastlanmamış bir göçmen kriziyle karşı karşıya kalmış gibi panikliyor. Bahar aylarıyla birlikte bu sayı yarın bir milyonu belki iki milyonu bulacak.
Avrupa asıl kaosu o zaman görecek. 
Kısacası Avrupa, Türkiye'nin ne yaptığını, yapmamaya başlayınca anlayacak ve zaten anlamaya da başladı.
Alman medyası, "Erdoğan yıllar boyunca size nezaket içinde uyarıda bulundu. Onun mültecilere karşı iyi niyetini ve merhametini kullandınız. Uyarılarını ciddiye almadınız ve sonunda adamı çileden çıkardınız. Şimdi krizin önüne geçmeye çalışıyorsunuz ama geçmiş olsun" diye yazıyor. 
Dünya liderleri ardı ardına Erdoğan'ı arıyor, "Size para gönderelim. İstediğiniz neyse yapalım ama yeter ki kapıları kapatın" diye diplomatik bir yalvarışla sesleniyor.
Ancak Erdoğan'ın deyimiyle, geçti o iş...
Tabii bu arada içimizdeki bazıları, Erdoğan'ın, "Biz bunları beslemek zorunda değiliz" sözünden yola çıkarak, "Ne oldu, hani bunlar sizin kardeşinizdi? Şimdi besleme mi oldular?" diye soruyor.
Bu arkadaşların anlamadığı şey şu:
Erdoğan'ın bu mesajı Avrupa'ya sevgili kardeşim. Avrupa'ya anladığı dilden cevap veriyor. "Bugüne kadar biz baktık, buyurun biraz da siz bakın" diyor kısaca... 
Yoksa Ensar-Muhacir düşüncesinde zerre-i miskal değişiklik yok.
Yani bu mesaja sizin cevap yetiştirmeniz gerekmiyor. Aksine, bu mesajı veren Erdoğan'ın arkasında durarak Türkiye'nin kararlılığını göstermeniz gerekiyor.
Kaldı ki...
Türkiye kimseyi yaka paça sınıra götürmüyor. Giden herkes, bugüne kadar kaçak yollarla gidebilmek için onlarca deneme yaptı. Türkiye uluslararası anlaşmalar gereği onları bu topraklarda zorla tutuyordu. 
Yaptığımız tek şey var.
Gitmek isteyenlere, "Madem burada kalmak istemiyorsun, o zaman buyur git" demek. Geri dönenlere de "Niye geri döndün" diye sorulmuyor, işkence edilmiyor.
Bilmem anlatabildim mi?
Yalnız burada Türkiye'nin şu noktaya da dikkat etmesi gerekiyor. Binlerce mülteci, deniz yolunu kullanarak Yunanistan'a ulaşmaya çalışıyor.
Yetkililerin buna izin vermemesi gerekiyor. 
Çünkü, bu gidişler sırasında yaşanacak Taylan Bebek misali bir facia, Türkiye'nin 10 yıldır koruduğu imaja büyük zarar verebilir. 
Kara yoluyla gidenlere ise ulaşım konusunda destek verilmesi gerekiyor. Sivil Toplum Kuruluşları ile gönüllü yardımseverlerin bu konuda harekete geçmesi gerekiyor. 
Şuna inanın...
Sınırlara dayanan mülteci sayısı bir milyona ulaştığında Avrupa tarihinde görmediği bir kaosun içine düşecek. Bugün kıvranan liderler, o gün geldiğinde Türkiye'ye "Biz ettik, sen etme" diyecek.
Bu noktada Erdoğan'a güvenmek ve arkasında durmak gerekiyor.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.