Kiralık vicdanlar…

A -
A +

Aynı şey rakip sahada İsmail Köybaşı için organize edilse mesela...
Zamanında rakipten kopardıkları Tanju Çolak damarlarında sarı-lacivert bir kanla mı dolaşıyordu…
Fatih Akyel’i hatırlatırım...
Ali Güneş ve Mustafa Doğan ve hatta Rüştü Rençber için ne diyeceğiz peki?
Belki Tümer Metin de para için ruhunu satmıştır!
Bu örneklerden o kadar daha sıralamak mümkün ki akıl sır ermez...
Taa Kadri Aytaç’a kadar giderim...
Kaçırılıp teknede saklananlar acaba çok mu bayılıyordu gitmek istedikleri renklere...
Hasan Vezir para için değil forma aşkı için mi gelmişti Galatasaray’a?
Thomas veya Tayfur Havutçu?
Haa...
Biraz daha geride durup duruyor Raşit Çetiner ve Semih Yuvakuran...
Hatta rahmetli Erdoğan Arıca...
Bu insanların hepsi üç kuruş para farkına mı gitti, yoksa gittikleri yere olan sevdalarından mı gitti...
Bazıları da terk ettikleri yerlerde dışlandıklarını hissetti ve ondan dolayı gitti...

TRİBÜN YAPAR AMA YA OYUNCULAR… 
Gökhan Gönül ölümüne bir darbe almış, korkudan hiçbir rakibi ne olduğunu merak edip yakından bakmaya bile gidemiyor...
Selamı sabahı kesmişler belli ki Gökhan Gönül’le...
Ya da öyle yapmaları tavsiye edilmiş...
‘Tavsiye’ hafif kalır, ‘empoze’ diyelim ki o da hafif kalır...
Milli takımda yüz yüze baktıkları, hatta belki de aynı odayı paylaştıkları milli sağ beke düşman edilmişler...
‘Hayal ettiğim takıma geldim’ ile ‘çocukluğumdan beri tuttuğum takımdayım’ arasında ve hatta ‘bu büyük taraftarın önünde oynamak için sabırsızlanıyorum’ retoriklerine inanan var hala daha da; ondan başımıza geliyor bunlar...
‘Rakibini an ve ona gol atmak ve gerçek bilmem hangi takımlı olmak’ mutlaka söylenmesi gereken bir cümledir...
Kurtarıcıdır…
Zor zamanlarda çıkarıp kullanılabilir ama bir gün oradan giderseniz yüzünüze çarpılmasını da beklemelisiniz…
Ama medya, ama taraftar bunu yapabilir…
Ama kaderini paylaştığı oyuncular eğer vicdanlarını başkanlarına kiraya vermedilerse; onlara kimse yaptıramaz...


Genetik kıllanma!..
Galatasaray maçı da, ligi de kaybedebilir ama ‘hayata bakışını’ kaybedemez. Kaybetmemeli…
Öne geçince oyunu gevelemek, bir eksik oynayan rakibine karşı galibiyeti kalecisi sayesinde kurtarmak olabilir ama ikinciyi aramamak olamaz...
Yavaş oynayamaz...
Bir puanla yetinmek yoktur kitabında…
Oyun yeni oyuncu diye bas bas bağırırken üç değişiklik hakkını 89, 90 ve 90 artıda kullanmaz...
Kullanmamalı...
Yoksa bu duruma fena halde ‘kıllananlar’ olacak ve sayıları gün geçtikçe artacaktır...

POST-İT
Bu akşam Beşiktaş, perşembe gecesi de Fenerbahçe ‘gerektiği kadarını’ yapacak ve ‘gerekeni’ alıp dönecektir…
Yok eksi 8’miş, yok Feyenoord son maçında 6 tane atmış, beni hiç ilgilendirmiyor…
İki temsilcimizde yenerek dönecek kanısındayım.
Osmanlıspor’u ise hiç gündeme bile almıyorum çünkü en kolay iş; onlarınki...

S-ÖZ:
Dünyanın her yerinden herkesin yenileceği bir yer vardır. Kimilerini yenilgi yıkar, kimileriyse zaferle küçülür, bayağılaşırlar. Büyüklük, hem yenilgiyi, hem de zaferi kabullenebilen kişilerde yaşar.            John Steinbeck

Ve bir de güncel olan sözcük:
Bir insanın zekâsı verdiği cevaplardan değil; soracağı sorulardan anlaşılır. Albert Einstein

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.