Her şerden bir hayır çıkabilir...

A -
A +

Hazır maç yok ya, benim içimi kanatan iki haberin güzelliğine gömüleyim isterim. Nasıl olsa Aykut Hoca geliyor mu ile Sneijder gidiyor mu arasına gömüleceğiz birkaç gün içinde… Lyon’u nasıl parçalarız cabası ve bir de Lucescu sendromu var tabii…

Ağrı Merkez Fırat Mahallesi...
Gariban bir ailenin yokluk içinde bir erkek evladı olur.
Adını Muhammed Ali Bulgay koyarlar...
Dua ederler bahtı açık olsun diye ama sokakta oynarken sümükleri akan çocuğun ayağındaki ayakkabısı bile yırtıktır ve hava zemheri soğuktur...
Onun aklı daha ermeden aile hayata pes eder ve anne ile baba ayrılır...
Küçük evi geçindirmeyi de üstlenir...
Beceremez...
12 yaşındayken Ağrı’dan bir otobüse biner ve Aydın’a gelir nedense...
Kimi kimsesi olduğundan değil, oraya kadar parası yettiğinden...
İnşaatta bir iş verirler ona...
Sigortasızdır, yeme içme karşılığı çalışır ve 30 lira da yevmiye takdir ederler. Ama Aydın Ağrı’ya göre daha sıcaktır ve o da inşatta yatmaktadır...
Sonra bir gün...
Bahtsız delikanlı inşatta yapabileceğinden fazlasını üstlenir ve bir iş kazası geçirir...
Ayağı sakatlanır...
Zor yürümektedir…
Artık bir engellidir 12 yaşında...
Hiçbir sosyal güvencesi olmayan binlerce mağdurdan biridir artık...
Kimsesizlikten ve çevresini seçebilme ve oluşturabilme bilinci olmadığı için uyuşturucuya ve madde bağımlılığına da başlar...
Ancak inşattaki ağır şartlar sebebiyle bedeni kaslanmış ve gelişmiştir...
Sonra bir spor salonunda ortalığı temizlemek karşılığında çalışmaya başlar ve herkes gittikten sonra da aletleri kendi bilinciyle kullanmayı dener...
Salonun müdavimleri onda gördükleri potansiyel sebebiyle engellilerin katıldığı Türkiye Şampiyonası’na götürürler...
Küçük ve sakat Muhammed Ali Bulgay artık bir sporcudur, uyuşturucudan kurtulmuştur ve katıldığı Fitness Vücut Geliştirme Yarışması’nda Türkiye Şampiyonu olur...
Sonra bu iş bir seriye biner, delikanlı gelişir ve bugün 3 defa Türkiye Şampiyonu, 1 defa da Türkiye ikinciliğinin sahibidir...
Bugünlerde ülkemizi ve bayrağımızı temsil etmek üzere İspanya’da milli takımımızın kozu olarak yarışmaya gitmeye hazırlanmaktadır…
O pes etmeyenlerdendir...

9 Nisan Pazar günüydü
Ankara yerel amatör ligde İstatistikspor ile Keçiören Sportif arasında bir play-off maçı oynanacaktı...
Süper amatör lige yükselme iddiası kalmamış olan Keçiören, oyuncularını maça gelmeleri için ikna etmekte çok zorlanır...
İstatistikspor ise kazanırsa süper amatöre yükselecektir ve bu nedenle zıpkın gibidir, stada bile erkenden gelmiş rakibini beklemektedir…
Keçiören stada nihayet intikal eder; fakat o ne?..
Bir minibüsten sadece 9 futbolcu iner...
İstatistikspor kaptanı Ali Sarı rakibin ancak 9 oyuncuları olduğunu ve bu kadar oyuncuyla maça çıkabileceklerini açıkladıklarını ve bunu kendilerine ilettiklerini söyler arkadaşlarına…
Bunun üzerine toplantı haline geçen İstatistikspor yöneticileri aldıkları kararı hakeme ve rakip takımın temsilcisine iletirler…
Maça 11 kişi başlayıp, bir dakika sonra iki oyuncu çıkarıp onlar da 9 kişiyle oynayacaklardır ve bu İstatistikspor’un bir üst lige yükselebilmek için mutlaka kazanması gereken bir maçtır...
Maç 9’ar kişiyle oynanır...
Tamamlanır...
Sarılıp öpüşerek bitirirler maçı...

POST-İT
Türkiye Futbol Federasyonu, tribünde ceza vermeye yeter sayıda seyirci olmadığı için Fenerbahçe’ye Akhisar maçında kötü tezahürat sebebiyle ceza verememiş...
Merak ettiğim bir başka konu ise Fabri’nin yaptığını Tolga Zengin yapmış olsaydı; acaba dönebilecek bir takımı olabilir miydi?..

S-ÖZ:
“Bir insanı ahlaken eğitmeden sadece zihnen eğitmek, topluma bir bela kazandırmak demektir...”
THEODORE ROSEVELT

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.