Efendilik cumhuriyeti…

A -
A +
Kafalar karışık... Aykut Kocaman maç günü bile bir hafta öncesinin maçını konuşuyor, İgor Tudor ise hakem konusunda uyarılmasının haklı çıkmasından yakınıyor. Şenol Güneş’i hiç sormayın. Kıyafetinin renkleri bile mercek altında...

Ben bir hafta önceki derbinin ardından yapılan konuşmalardan sadece bir cümleye takıldım… Sayın Şekip Mosturoğlu Türk Dil Kurumu yayınlarına atıfta bulunarak ‘efendi’ kelimesinin iki anlamını vurgulayarak; bunu ancak halkın verebileceğinin altını çiziyor…
Pekii…
Binlerce sırtında ‘cumhuriyeti’ yazılı tişörtlerle dolaşan ve bunu telaffuz edenlere sormak gerekmez mi; bu unvan nasıl kendi kendine alınabilir?..
Bunu da halkın vermesi gerekmez mi?..
Referanduma bile gerek duyulmadan alınan bu yakıştırmanın kaynağını sormak gerekmez mi?
Ayrıca…
Bir hafta önce ‘her şeyi hakeme bağlamayın, biz çatır çatır futbol oynadık’ diyen bir hoca, 6 gün sonra her şeyi hakeme bağlıyorsa, burada bir arıza yok mudur?
Referandum bile yapmadan cumhuriyetini ilan eden anlayış...
Tesislerine büyük aynalar koyup kendini de incelemesini öneririm hocamıza...
30 saat kalmış deplasmanda oynayacağı maça, o ise 6 gün önceki maçı konuşuyorsa; oyuncu aklını ve gönlünü önünde kendini bekleyen maça nasıl verebilir ki?
Tek isabetli şutu ikinci yarıda Mehmet Ekici ile bulup, maçı kazanmayı hayal etmek; ancak hayal etmek olabilirdi...

> TUDOR VE GÜNEŞ…
Demişler ki Tudor’a ‘Bak bizi de yakabilirler, ligin dengelenmesi zamanı geldi, hakemlere dikkat etmelerini söyle oyuncularına…’
Bu minval üzere uyarılmış Tudor...
En mebzul, en az gergin, en sakin ve huzurlu görünen takımı da gerilimden nasibini almaya hazırlanmış...
Şenol Güneş ise kazandığı maçtaki oyuncularını bile beğenmeyen tutumu yüzünden davul gibi gergin bir görüntü veriyor. Seçtiği kıyafetin renk skalası bile eleştiri konusu olduktan sonra ‘Hababam Sınıfı’nın Kel Mahmut Hocası’ konumundan çıkıp gerilim filmlerinin vazgeçilmez aktörlerinden birine dönüşüyor...
Soyunma odasında birbirine giren oyuncuları için oraya çağırılıyor ve maç değerlendirmesi yerine karakol amirliği yapmak zorunda kalıyor...
Yani işimiz zor...

Fener’in bakış açısı…
Bu kadar gerginlikten beslenen ve durduk yerde herkesin kendisine düşman olduğuna inanan bir anlayış, aslında herkese düşman olduğu için hayata böyle bakıyor olamaz mı?
Bahsettiğim konu sosyolojik bir gerçektir...
Sevdiğin kimse yoksa kimsenin seni sevmediğini zannedersin...
Belki de bu sebeple Negredo’nun hatalı bir kararla geçerli sayılmayan golünü attığı noktadan ve açıdan Onur Ayık Manisa’da golü buldu ve bu defa 4,5 metre ofsayt değildi ve kalkması gereken (!) bir bayrak olduğuna inananlar vardı…
Hakemler iyi değil...
Ancak Fenerbahçe yarışta bir adım geride ise ‘hiçbir hakem iyi değildir’ gerçeği ile yaşamak zorundayız bir süre...

Ayna…
Derbinin penaltısı, Alper’in kırmızı kartı; hepsi fahiş hatalardır...
Galatasaray’a aleyhine verilen penaltı da öyle...
Düzeltmeye çalışmamız için önce hakemlerden değil, Sabri’ye homurdanıp Selçuk’u ıslıklayanlardan, Necip’i dışlayıp Quaresma’yı baş tacı edenlerden, hakemden yakınanlara laf yetiştirip hakemden yakınmak durumunda kalanlardan başlamalıyız…
Para kazandığı yer adına gol atıp kendisini ardından teneke çalanlara karşı saygı gösteren bir oyuncu ne kadar insanca bir davranış sergilemiş ve karşılığını da tribünlerden almış olursa olsun; bir gün boş kaleye golü atamadığında ondan yakasındaki rozeti nedeniyle hesap sormayarak başlamalıyız...

GÜNÜN YORUMU:
“Biz kimseyi yarı yolda bırakmadık. Onlar müsait bir yerde indiler.” 
 
-İnsan; makam ve mevkiyi çıkardıktan sonra geriye kalanmış...
  ”Ömer Söztutan’dan (ç)alıntıdır!
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.