Mursi'ye idam kararı; millet iradesine gözdağı...

A -
A +

İş bulamadığından pazar yerinde sebze-meyve satarak geçimini sağlamaya çalışan 26 yaşındaki Tunuslu Muhammed Buazizi, zabıtaların ruhsatsız olduğu gerekçesiyle tezgâhını kapatmasıyla 17 Aralık 2010'da pazar yerinde kendini yakmış, buna tepki olarak ertesi gün Tunus halkı sokaklara dökülmüştü. Bu tarih, "Arap Baharı" olarak isimlendirilen halk isyanının başlangıç kıvılcımı olmuştu. Bu halk isyanı aslında; zengin toprakların baskıcı rejimleri altında yoksul gençleri olarak artık yaşamak istemiyoruz diyenlerin isyanıydı. Bu isyan; yıllarca birikmiş olan öfkenin dışavurumu, vicdanların haykırışı, adalet arayışı, insanca yaşama talebiydi. Tunus'ta ateşlenen bu isyan, dalga dalga yayılmış, yıllanmış diktatörlerin sonunu hazırlamıştır. Önce Tunus'ta 23 yıllık Zeynel Abidin Bin Ali iktidarı "Yasemin Devrimi"yle 14 Ocak 2011'de yıkılmış, sonra Libya'da 42 yıl hüküm süren Muammer Kaddafi ve Mısır'da 30 yıldır iktidarda olan Hüsnü Mübarek yapıştıkları koltuklarını kaybetmiştir.
Kuzey Afrika'dan başlayıp, Orta Doğu'ya yayılan bu siyasi türbülans, aslında Arap halklarının yüzyıllık birikiminin günümüze yansıyanlarıdır ve esasen İslam coğrafyasının millet iradesine dayalı uyanışıdır, ayağa kalkışıdır. Mısır tarihsel konumuyla, bu uyanışın siyasal olgunlaşma, ete kemiğe bürünme yeridir. Nitekim Mısır'da İhvan-ı Müslimin (Müslüman Kardeşler) hareketi, ilk kez bir parti etrafında kenetlenerek, %52 oranında oyla iktidara gelmiş, Mısır'da ilk seçilmiş cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, halkların hak ve adalet arayışının bir sonucu olarak millet iradesinin iktidar simgesi olmuştur. Bu durum aslında bir sürecin başlangıcıdır. Hak ve adalet temeline dayanan İslam anlayışının demokrasiyle hemhal olmasıyla yapılanan bu süreç, Suriye'de olduğu gibi tüm İslam coğrafyasına yayılma eğilimi göstermiş, başkalarının kuklası olmuş baskıcı rejimler ve onların diktatörleri tarafından geleneksel müttefikleri ve efendilerinin desteğiyle durdurulmaya çalışılmıştır.
Böylece 3 Temmuz 2013'te Mısır'ın ilk seçilmiş cumhurbaşkanı Mursi, tezgâhlanan askerî darbeyle devrilmiş, hak ve adalet arayışına baskıya ve zulme başkaldıran millet iradesine dur denilmiş ve yine demokrasi maskesiyle ikiyüzlülüğü tarihsel geleneğine dönüşmüş olanlar bu duruma sessiz kalmış ve birçoğu da destek olmuştur. Bu durum İslam coğrafyasında millet iradesinin istenmemesi, denetlenmeyecek hiçbir siyasi hareketin benimsenmemesi, zengin toprakların gerçek sahiplerinin kendi kaderlerine sahip çıkmalarının istenmemesinin sonuçlarıdır. İkiyüzlülüktür, sahteliktir ve mazlum milletlerin zulmüne alkış tutmaktır. İnsanlığın tükenişine hız vermektir. Değerlerin yok edilişine, hak, hukuk ve adalet anlayışının dinamitlenmesine zemin hazırlamaktır. Oysa demokrasi sabır işidir. Demokrasinin kurumsallaşması zaman ister, çaba ister, özveri ister ve sahici destek ister. İhvan'a bu sabrı göstermeyenlerin destekledikleri darbe ve onların kuklası durumundaki Sisi, Mısır ve bölge üzerinde stratejik hesapları olanların uzantısı durumundadır. Aldığı desteğin ödüllerini aşama aşama zaman içinde bir bir dağıtmaya hazırdır. Mursi'ye verilen idam kararı da bu ödüllerden biridir, millet iradesine gözdağıdır. Bu karar; küresel efendilerine biat, kendi halkına ihanet kararıdır. Bu karar, asla meşru olamaz. Meşru olmayan yollarla, zorbalıkla iktidarı ele geçirenlerin, millet iradesini yok sayanların adaletini meşru saymak sadece hukuku katletmek değil, insanlığı da katletmektir. Bu karar karşısında sessiz kalan Batı, demokrasi zemininde tarihsel ikiyüzlülüğünü bir kez daha yaşatarak, kimseyi yine yanıltmamıştır.
Bu karar aslında stratejik bir karardır. İhvan'ı şiddete yöneltmeye ve böylece terör örgütü olarak kabul etmeye dayanan bir stratejinin parçasıdır. Küresel efendiler olarak İslam coğrafyasında kontrol ettikleri millet tabanı olmayan silahlı örgütlerle İhvan'ı aynı kulvara hapsetmeye dayanan bir hamlenin parçasıdır.
Bu oyunu bozmak yine millet iradesiyle yani onun  inancını, kararlılığını ve direncini yitirmemesiyle mümkündür. Bunun için umut her daim ayaktadır. Esasen bugün zorbaların, diktatörlerin, zalimlerin geniş halk kitlelerini baskıyla şiddetle kontrol etmeleri konusunda işleri eskisi kadar kolay değildir.
Kabul edilmelidir ki; yeni dönemin stratejik iletişim ortamı, hiçbir şeyin eskisi kadar kolay gizli kapaklı olmasına imkân vermiyor.
İnanıyor ve diliyoruz ki, er ya da geç gerçekler yapılandırılmış, çarpıtılmış algıları aşacak ve insanlık değerleri hakim olacak... Bu umut ise sadece Mısır için değil tüm insanlık için varlığını koruyacak...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.