Kelimeler dize gelsin -1-

A -
A +
• İsmine “Arap harfleri” denilen, tam on asır Türk medeniyet kadrosunun ifade unsurunu teşkil etmiş ve on asırlık millî irfanın temeli mevkiinde bulunmuş harfler, hakikatte sadece ve kavmî manada Arap harfleri midir, yoksa kavim üstü bir mana ile “İslâm harfleri” mi? Bu hususta dinî, tasavvufî, ilmî ve aklî burhanlar nelerdir?
• Kavim üstü, küllî bir şümulle bütün mümin beşeriyete atfedilip edilemeyeceği bir ilim meselesi olan harflere “Arap harfi” ismini vermek mümkün oluyor da, doğrudan doğruya ve münhasıran Lâtinlerin malı olduğu ilmen sabit harflere nasıl “Türk harfleri” denilebiliyor?
• Her iki harf manzumesi üzerinde, mücerret ve müşahhas imtiyaz ve faydaları bakımından bir nefis muhasebesi, bir mukayese vazifesi yerine getirilmiş midir?
• Bizzat Lâtin harfleri dünyasına mensup bir ilim ve fikir adamının dünyada en mütekâmil ve ince harfler olarak “Arap harflerini” gösterdiğini ve kendi milleti için, kültür kökünü değiştirmek muhali olmasa, bu harfleri tavsiye edeceğini bilen var mıdır?
• Harf inkılâbı sırasında Amerikalı bir terbiye mütehassısının “Türklerin eski harflerini kaldırıp atması, kendi hesaplarına, Amerika’nın, bütün madenlerinden mahrum olmasından daha ağır bir kayıptır!” sözü gerçekten vaki midir? Amerikalı profesör, şüphesiz ki, kendi misyoner ve politikacılarının iştirak etmeyeceği bu sözüyle ne demek istemiştir? Nihayet ilmî insafı çatlamıştır da ondan mı?
• Garptan bütün müspet bilgilerini ve her şeylerini alan, bütün medeniyet unsurlarını iktibas eden Japonlar, cihanın en çetin ve gülünç derecede iptidaî harfleri olan kendi yazılarını acaba niçin muhafaza etmişlerdi?
• Eski harflerin öğrenilmesindeki zorluk, acaba tedris metotlarının sakatlığından mı, yoksa bizzat harflerin bünyesindeki çetinlikten mi doğmaktaydı?
• Eski harflerin imlâsındaki kargaşalık, acaba bu hususta sabit ve kat’i bir usul eksikliğinden mi, yoksa bizzat harflerin kendisinden mi gelmekteydi?
• Eski harflerin bütün millete ve aşağı tabaka halka teşmil edilememesindeki zaaf, acaba o devrin maarifine mi, yoksa harflerin zatına mı aittir?
               Taha Ufuk Acar
 
 
 
 
ŞİİR
 
  Aşk hayatı öğretti
 
Her gelene övdüğüm
Görmek için eğdiğim
Canımdan çok sevdiğim
Aşk hayatı öğretti
 
Saçlarımı yolduran
Gözlerimi dolduran
Gül benzimi solduran
Aşk hayatı öğretti
 
Mecnun derler çevremde
Başka yoktur devremde
Şu koskoca evrende
Aşk hayatı öğretti
 
Ciğerimi dağlayan
Ellerimi bağlayan
Nefesimi sağlayan
Aşk hayatı öğretti
 
Kerem verdi bana burs
Yeterince aldım kurs
Hepsinden çıkardım ders
Aşk hayatı öğretti
 
Nöbetçi şairim ben
Tutuştu yandı beden
Kader buna oldu neden
Aşk hayatı öğretti
 
Şahin Ertürk-Nöbetçi Şair
 
 
UNUTULMAZ KURUMLAR
 
TCDD: Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları…  Türkiye’de demir yolculuğu fikri 1836 yıllarına kadar gitmesine rağmen, ilk demir yolu 66 km uzunluğundaki Köstence-Çernova hattı olup, 1860 yılında işletmeye açıldı. Sultan Abdülhamid Han zamanında 1888’den sonra çalışmalara hız verildi. İstanbul-Bağdat hattı tamamlandı. Osmanlı İmparatorluğunda yapılan demir yolu uzunluğu 8000 kilometreye ulaşmış olup Birinci Dünya Savaşı sonunda, 4000 kilometrekarelik kısım işgal devletlerinin eline geçmişti. Türkiye’de demir yollarının tarihi, 23 Eylül 1856 yılında 130 kilometrelik İzmir-Aydın Demiryolu hattının imtiyazı ile başladı. Şimdiyse binlerce kilometrelik hat uzunluğuyla Türk halkına hizmet veriyor. TCDD açıkladığı istatistiklere göre, 1994 yılında 8 bin 452 kilometre olan demir yolu ana hat uzunluğu, 2018 yılına gelindiğinde 12 bin 740 kilometreye çıktı. Yüksek Hızlı Tren (YHT) hatlarının uzunluğu ise 2009 yılında 397 kilometreydi. 2010-2013 yılları arası 888 kilometreye çıkan YHT hat uzunluğu 2014-2018 yıllarında ise bin 213 kilometre olarak kayıtlara geçti.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.