'Siz bilmediğinizi bile sormuyorsunuz!'

A -
A +
 Herkes çocuk gibi, heyecanla onu bekliyordu. Salonda kendine ayrılan kanepeye otururken; “Size bakın ne anlatacağım” dedi:
-Bugün cuma değil mi?
-Evet efendim.
-Vaktiyle bir beldede herkesin tanıdığı bir zat varmış. Cuma günleri tanısın tanımasın herkese şöyle sorarmış:
“Cumaya nasıl giderim?”
Herkesin aklından aynı duygular geçermiş:
 “Bu adamın böyle sorması tuhaf değil mi?”
Tuhaf ama soruyor işte. Neyse birkaç cümle ile tarif ediyorlarmış. Adam, teşekkür edip yoluna gidiyormuş. Ertesi hafta yine... Kime rastlarsa rastlasın. Aynı şehirde olmasına rağmen soruyor: “Söyler misiniz, cumaya nasıl giderim?”
Fesuphanallah. Yahu bu adam bizimle dalga mı geçiyor?
Neyse... Yine kimi gülerek, kimi öfkelenerek; kimi “Git işine kardeşim” gibi tersleyerek cevap veriyormuş. Ama adamda öfkeden eser yok. Hiç kimseye en ufak bir karşılık vermiyor...
Sanki vazife gibi her cuma esnafa, bakkala, kuyumcuya önüne kim çıkarsa soruyor... Nihayet bir gün içlerinden biri merak etmiş:
-Arkadaşlar, bu adam bizim buralı. Deli desen değil, el desen değil. Hepimiz biliyoruz. Ama bu niçin her cuma bize bu soruyu soruyor. Sizce bunda bir tuhaflık yok mu?
Dinleyenler cevap vermişler:
“E biz de ona bunu soralım.”
Ertesi cuma bu defa herkes onun yolunu gözlemiş... Nihayet, merakla beklenen an gelmiş. Esnafın ileri gelenleri, herkesin meraklı bakışları altında bir adım öne çıkıp sormuş:
-Hem buralısın, hem hepimizden akıllısın ama her cuma bize cumaya nasıl gidileceğini soruyorsun. Niye böyle yapıyorsun?
Adam anlamlı gülen gözleriyle kendine pürdikkat bakan ahaliyi süzdükten sonra tane tane cevap vermiş:
-Anladınız nihayet... Cumaya nasıl gidileceğini elbet ben de biliyorum.
Sonra daha bir ciddileşmiş:
-Ama bakın! Ben size bildiğimi dahi soruyorum. Ya siz?
-?!.
-Siz bilmediğinizi bile sormuyorsunuz. Ne biçim insanlarsınız?
               Emin Ceylan
 
 
 
ŞİİR
 
 
             Mehmet’im
 
Soyunda asalet, hâlinde vakar,
Babacan tavırlı, şefkatle bakar.
Nerede bir mazlum, oraya akar.
Merhamet ırmağı olur Mehmet’im.
 
Fırtınada, karda, yağmur çamurda,
Ovada, denizde, dağda sınırda,
Fark etmez ki yeri, her halükârda.
Kumandanın emrine hazır Mehmet’im.
 
Sıra sıra dizilir intizamla,
Dünyaya örnektir seçkin nizamla.
Kalbindeki gururla, ihtiramla,
Bayrağına selâm durur Mehmet’im
 
Çakmak çakmak gözleri heybet saçar.
Hainler korkuyla inine kaçar.
Geçilmez sanılan setleri geçer.
Şerri can evinden vurur Mehmet’im.
 
Uçakla, gemiyle, topla tüfekle,
Emsalsiz azmiyle, binbir emekle.
Destanın muştulu sonunu bekle.
Pek şanlı bir tarih yazar Mehmet’im.
 
Zelzelede, selde, türlü afette,
Canları kurtarır çok memlekette.
Bakmaz zorluğuna, zahmet külfete.
Yardımlara daim koşar Mehmet’im.
 
Vatanın sevgisi gelir imandan.
Ayrılmaz doğrudan, akıl, izandan.
Yüksektir mertebesi çok insandan.
Peygambere komşu olur Mehmet’im.
 
Kalbimiz mutmain, şehitler ölmez.
Şehitler oldukça, vatan bölünmez.
Büyük payeler herkese verilmez.
Rabb'im has kulunu seçer Mehmet’im.
 
Temiz yüreğiyle alır beratı.
Altından, yakuttan aziz karatı.
Şimşeğin hızıyla geçer sıratı.
Cennet köşklerine uçar Mehmet’im. 
                                 Zuhal Güzel
 
 
 
UNUTULMAZ İSİMLER
 
YAHYA KEMAL BEYATLI: Yirminci yüzyıl Türk Edebiyatının şair ve yazarlarındandır. 1884’te Üsküp’te doğdu. İlköğrenimini Üsküp’te yaptı. Selânik İdadisinde (ortaokulunda) başladığı orta öğrenimini 1902’de geldiği İstanbul Vefâ İdâdîsinde tamamladı. İkinci Sultan Abdülhamid Han devrinde Jön Türkler cereyanına kapılarak, 1903’te Paris’e kaçtı. Orada Meaux Kolejinde Fransızcasını ilerlettikten sonra Siyasal Bilgiler Fakültesine girdi. Dokuz yıl kaldığı Paris’ten döndükten sonra Darüşşafaka’da tarih ve edebiyat öğretmenliği, Dârülfünun’da çeşitli dersler okuttu. Bu görevlerini sürdürürken çeşitli gazetelerde “Süleyman Sâdi” mahlasıyla makaleleri çıktı. Türk Ocağındaki konferans ve sohbetleriyle sanat, tarih ve milliyetçilik üstündeki yeni fikirlerini aydın çevrelere benimsetti. Şiirlerini ilk defa Birinci Dünya Savaşı sıralarında Ziya Gökalp’in çıkardığı Yeni Mecmua’da yayınlamaya başladı. Birkaç şiiriyle çok geniş bir şöhret kazandı. Yahya Kemâl, yetişme tarzı, kültürü, tesirleri ve her hâli Türk olan davranışlarıyla millî şahsiyetlerimizden biridir. 1 Kasım 1958’de İstanbul’da vefât etti. Ertesi gün vasiyeti üzerine Rumelihisarı Mezarlığına gömüldü.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.