Hangi dünyanın insanısın!

A -
A +
Bilgisayarının başında dünyanın bir ucundaki şarkıcının pabucunun markasını bilen bir genç, o heyecan içinde basgitarın ritmine kendini kaptırıp dünyadan geçerken, beri yandan çitlettiği çekirdeğin fabrikada mı tarlada mı yetiştirildiğini bilmez. Bilmeye de gerek duymaz...
Bu bilgisizlik ve ilgisizlik sebebiyle de bu genci kimse suçlayamaz. Bu, bugünün realitesidir.
Bugün, bütün dünyanın (sanal anlamda) imbikten süzülerek bilgisayarlarımızla, cep telefonlarımızla internetle içimize aktığı bir dünyadayız.
Yarar-yaramaz, lüzumlu-lüzumsuz beyinleri bilgi seline boğan sanal dünyanın kapsama alanındadır insan.
Bu öyle akıl almaz bir durumdur ki…
Şu 7 milyar insanın yaşadığı mavi gezegende bir “kişi”, bir “birey” olarak insanın anlamı vardır da… Yukarıda tarifini yapmakta zorlandığımız sanal dünyada kişinin birey olarak zerre değeri veya anlamı yoktur.
Daha enteresan olanı kendisini “hiç” sayan bu sanal dünya ile de hiç kimse alakasını kesmeyi düşünmez. Bunu aklına bile getirmez...
Ezkaza bir elektrik kesintisi veya şarj bitimi gibi durumlarda bu sanal dünyadan biraz ayrı kaldığında da sinir krizleri geçirecek kadar rahatsız ve huzursuz olur.
Çünkü bugünün insanı artık o dünyanın meftunu değil mecburudur… 
O dünya olmayınca bu dünyanın insan için artık anlamı yoktur. Yani insanları, bu dünya üzerinde gezip tozup-yiyip içmesine bakıp da bunlar normal bir dünyada diye aldanmamalıdır. Sosyal medya bağımlısı insan, artık bu dünyaya ait değildir.
Bedeni bu dünyanın olsa da onun gönlü ve ruhu düne kadar internette iken bugün artık akıllı denilen cep telefonlarındadır. Bu telefonlar ki bir girdin mi içine şimdiye kadar hiçbir seyyahın dolaşıp bitiremediği kadar uçsuz bucaksız bir âlem vardır. Bugünün insanı işte bu gayya kuyusunda kaybolmuştur. Girse bir türlü girmese olmaz hâldedir. Herkes artık o sanal dünyanın malıdır. Oraya aittir. Siz birey olarak ne kadar akıllı, zeki veya ideolog olursanız olun bu sosyal medya karadeliğinde zerre bile değilsinizdir… Bu çağın en büyük gerçeği budur. Hayatı bu gerçeğe göre kurgulayan hayatı yakalar… Gayrısı hayatın dışında kalmaya mahkûmdur.
         Muhsin Taha Uğur-Ankara
 
 
 
ŞİİR
 
      BABAM
 
Babacığım gidince,
Bahçem ve bağım gitti.
Sadece evim değil,
Cümle otağım gitti.
 
On yedi yaşındaydım,
En güzel çağım gitti.
Nevrim döndü, şaşırdım,
Solum ve sağım gitti.
 
Yavan ekmek “aş” oldu,
Balım, kaymağım gitti;
Tadım tuzum kalmadı,
Aşımda yağım gitti.
 
Beni terbiye eden,
İznim, yasağım gitti.
Müşküllerimi çözen,
Ahh! Dert ortağım gitti.
 
Dünya haritasında,
“Mertlik sancağım” gitti.
Huzurum mutluluğum,
Evim, ocağım gitti.
 
Her şeyi danıştığım,
Aklım dimağım gitti.
Sen gittin güzel babam;
Arkamda dağım gitti.
 
     Mehmet Söztutan
 
 
 
UNUTULMAZ İSİMLER
 
UZUN ÖMER: İstanbul’da boyunun uzunluğu ile meşhur olan bir şahıs. 1922 yılında Bilecik ilinin Abbaslık köyünde doğdu. Bu senelerde Eskişehir-Bilecik havalisinde Yunan işgali vardı...
Annesi, babası, Ömer daha iki aylıkken Yunan mezâlimine uğramamak için dağlara çıkarlar. Yunanlılar yenilip, yurdumuzdan kovulduktan sonra harap olan köylerine dönerler. Fakirlik içinde geçen günlerden birinde evlerinin kapısını aksakallı bir ihtiyarın çaldığı rivayet edilir. Bu zat Allah rızası için biraz ekmek ister. Uzun Ömer’in annesi ellerinde bulunan yiyecekleri ve ekmeği bu ihtiyara verir. İhtiyar da; “Allah sizden razı olsun, evinizde kıtlık olmasın, çocuğunuza iyi bakın” diye duada bulunur...
Anne içeri girince bütün kapların yiyecekle dolu olduğunu görür. Eve dolan nimetler zamanla kesilir; ama Ömer’in boyunun uzaması kesilmez. Boyunun uzunluğu 2.30 m’ye kadar varır.
Galata Köprüsündeki büfesinde çalışan Uzun Ömer daima mahcup, sıkılgan, mütevazı bir hayat sürmüştür. 1960 yılında Üsküdar’da ölen Uzun Ömer’e özel tabut yaptırılarak defnedilmiştir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.